tuhaf değil baba. Bu ona göre değildi, o kadar. | Open Subtitles | ليس غريب الأطوار لم يرد المقال فحسب, هذا كل شىء |
Okula gelen yeni tuhaf çocukla arkadaş olmak isteyen seksi kızlar gibi. | Open Subtitles | , مثل فتاة جميلة تُحاول بجدّ فعلاً وتُصادق الطفل غريب الأطوار الجديد |
Bu çocuk kesinlikle tuhaf. Belki de ipucu tuhaflığında gizlidir. | Open Subtitles | في الواقع، الطفل غريب الأطوار رُبَّمَا هناك فكرة في ذلك |
O bir ucube, sen bir kaltaksın, birbirinizi hak ediyorsunuz. | Open Subtitles | إنه غريب الأطوار و أنتِ سافله و أنتما جديران ببعضكما |
Bir adam ölür ve Kendi Garip kuzeniyle beraber gömülür. | Open Subtitles | وقال ان الرجل مات ودفن بواسطة ابن عمه غريب الأطوار. |
Beni parmakla göstererek acayip olduğumu söylüyorlar. | Open Subtitles | يقولون أنى غريب، غريب الأطوار لماذا، لأنني لدى مشاعر بأشياء أخرى؟ |
Britanya Garip kostümler giyen oldukça tuhaf insanların yaşadığı bir yer. | Open Subtitles | في دولة بريطانيا يقيم شعب غريب الأطوار لديه عادات غريبة جداً |
Ama ben yapınca insanların ayakkabılarına çok dikkat eden tuhaf çocuk oluyorum. | Open Subtitles | لو فعلتها أنا، سأكون غريب الأطوار الذي يحدق كثيرًا في أحذية الناس |
Hayır ama bu site bizim kasabadan birine hem de epey tuhaf birine ait. | Open Subtitles | ليست أوّل مرّة لكن هذا الموقع يخص أحد سكان البلدة، شخص غريب الأطوار |
Burası değişik bir eyalettir ve vali de biraz tuhaf biridir. | Open Subtitles | هذه حاله نادره و المحافظ غريب الأطوار قليلآ |
Hayır, tuhaf bir milyoner olduğum için bu işi yapıyorum! | Open Subtitles | لا . أنا أفعل ذلك لأننى مليونير غريب الأطوار |
Seni nefret edecek kadar iyi tanımıyorum ama beraber yaşanmayacak kadar tuhaf birisin. | Open Subtitles | إني لا أعرفك بشكل يكفي لكي أبغضك صدقا ولكنك مجرد شخص غريب الأطوار جدا لكي يعيش معه أحد |
Kazada yanmış ve yanındaki çocuk da ölmüş. ucube bir çocuğu mu öldürmüş? | Open Subtitles | هو احترق، وقتل صبي في الحادث هل قتل غريب الأطوار صبياً؟ |
Benim ülkemde öfkeli kolsuz , psikopat bir ucube senin kadınını takip ediyorsa onu saklaman gerekir. | Open Subtitles | فى بلدتى, عندما يكون غريب الأطوار غاضب, غير مسلح |
Bu seni normal yapmaz, Bill. Bu seni bir ucube yapar! | Open Subtitles | "هذا لايجعل منكَ شخصاً طبيعياً يا "بيل بل يجعلك غريب الأطوار |
acayip görünmek istemiyorum. Ben bir entari alıp gideceğim. | Open Subtitles | لاأريد أن أبدو غريب الأطوار أظنني سأختار موموز |
Biraz korkutucu olan bir inek türü. | Open Subtitles | حسناً , إنه شخص مكروه و غريب الأطوار قليلاً |
Onun bir manyak olduğunu sen söylemiştin. | Open Subtitles | الرجل غريب الأطوار ، وقال لكم ذلك بنفسك. |
İtiraf etmeliyim, bazıları benim misyonerliğimi biraz aşırı buluyor; saplantı, eksantrik. | TED | في الحقيقة، يعتبر بعض الناس تبشيري مبالغاً به قليلاً، وهوسي غريب الأطوار. |
Bütün bildiğim bu bina, zengin ve kaçık birine aitti. | Open Subtitles | كل ما أعرف أن هذا المبنى لعجوز ثري غريب الأطوار |
O biraz huysuz. Sanırım biri Fransız tostu istiyor. | Open Subtitles | إنه غريب الأطوار قليلاً أعتقد أن هناك شخص يُريد لهجته الفرنسية |
Bu da beni çatlak ailemizdeki garabet yaptı. | Open Subtitles | و بدوره فأنا غريب الأطوار في هذه العائلة الغريبة |
Ama... sen garipsin, hastasın, ayakta bile duramıyorsun ve kimse senden hoşlanmıyor. | Open Subtitles | لكن أنت عجوز خرف غريب الأطوار ولا أحد يحبك |
Hey, Jim yokken bu ucubenin yanında oturacak kişi benim. | Open Subtitles | أنا التي ستجلس بجانب غريب الأطوار عندما جيم لايكون حاضرا |
Son zamanlarda neden bu kadar tuhafsın? | Open Subtitles | لماذا أنت غريب الأطوار منذ مدة؟ |