"فارغ" - Traduction Arabe en Turc

• bomboş
• temiz
• saçmalık
• boş bir
• boştu
• saçma
• bos
• boştur
• boşaldı
• boşluk
• yok
• içi boş

Her şeyi döküp saçtığına göre için şimdi bomboş kalmış olmalı.
لقد سكبت كل شيء, لا بد أنك قد أصبحت فارغ الآن.

Öğretmen ekrana baktığında bomboş bir metin düzenleyicisi görüyor.
ستنظر المدرّسة إلى شاشتها، وسوف ترى محرر نص فارغ.

- Eminim vardır. Şu anda temiz ama ilk geldiğinde içinde virüs kalıntısı vardı. - Virüs toz haline gelmiş olmalı.
على أي حال، إنه فارغ الآن، لكني وجدت آثار للفيروس فيه، لذا علينا الإفتراض أنه تم تحويل الفيروس لبودرة أيضاً.

Füze yuvaları hala sıcak. Nemerov'dan saçmalık dışında bir şey duyamıyoruz.
و نحن لا نحصل على شيء إلا كلام فارغ من نيميروف

Yani boş bir eve gidip gene hizmetçiyi mi becereceksin?
إذا ستذهب الى منزل فارغ وتعاشر خادمة طوال عطلة الفصح

Beş müze gezmiştik ama Octavius evine giderken insanlarına karşı eli boştu.
بعد زيارة المتاحف الخمسة، عاد أوكتافيوس فارغ اليدين لشعبه.

- Fırtına yüzünden de olabilir. saçma! Bunlar Bishop'un adamları.
ـ مستحيل، اعتقد أن العاصفة هى السبب ـ كلام فارغ

Ve şimdi de bu kübün, insan standartlarına göre bomboş olduğunu düşünün. ama yine de, bu küp milyarlarca madde barındırır içinde.
حسنا، ذلك المكعب فارغ تماما بالمقاييس البشرية ولكنه مع ذلك يعني بأنه يحتوي على ملايين الاطنان من المواد.

Hepsi güzel fikirler ama ona verebileceğimiz en iyi hediye kasadaki paralar hariç bomboş bir mağaza olacaktır.
هذه أفكار لطيفة و لكن أفضل هدية يمكننا تقديمها له هى محل فارغ لا يحتوى على شئ سوى نقود فى الخزينة

Tatilin geri kalanında bomboş otelde mahsur kalmam söz konusu.
بما ان الفندق فارغ, سوف آخذ نهاية الاسبوع راحة

Ama şimdi bomboş, herkes ayrıldı.
لكن الآن، إنه فارغ جدًا و تقريبًا الجميع غادرّوا منه قررتُ بيعه

temiz.
المكان فارغ لا يوجد احد في السيارة

Ben, sen, Riggs, açık yol, temiz hava.
" أنا وأنت و " ريجز طريق فارغ هواء منعش لا مستشفيات

"Gitmem gerek, yola çakılmam gerek." saçmalık.
يجب ان اتحرك يجب ان ابدء في الطريق كلام فارغ.

- Burada olmaya hakkın yok. - saçmalık!
لَيْسَ لَكَ حقُّ الّذي تكُونُ هنا كلام فارغ

Yolcu listesine göre boş bir koltuk vardı ama biz öyle düşünmüyoruz.
قائمه الركاب تقول ان هناك مقعد فارغ و لكننا لا نعتقد هذا

O dik, beyaz sokaklar ve güneş ve her şey cayır cayır sıcak ve boştu.
هذه الشوارع المنحدرة البيضاء و الشمس و كل شئ كان محترق و أبيض و فارغ

Sonunda beni ektigini kabullenene kadar 2 saat bos sandalyeye baktim durdum.
أخذت أحدق في مقعد فارغ لساعتين حتى تقبّلت أخيراً حقيقة أنك تجاهلتني.

Şimdi, teknik olarak bazı elektromanyetik alanlar vardır, ancak şey açısından, yani madde, boştur.
حسنا، تقنيا هناك بعض الحقول الكهرومغناطيسية، ولكن من حيث الأشياء والمواد فإنه فارغ.

Banyo boşaldı. Kullanabilirsin.
الحمام فارغ الآن، يمكنك الدخول

Anlamıyorum. Bütün hediyeleri ben aldım. Neden içimde bir boşluk varmış gibi hissediyorum?
لست أفهم، لديّ كل هذه الهدايا، لماذا أشعر أنني فارغ من الداخل ؟

- Bir şey yok. Boş. - Belki kaçarken biri görmüştür.
لا شئ هناك, انه فارغ ربما هناك من رآه وهو يهرب

Bu eğlence dünyasının içi boş.
من المثير للسخرية كيف أن العالم فارغ هكذا