| Böylece bu üç yol, şeffaflık, sorumluluk ve seçim çok büyük bir farklılık yaratacak. | TED | فهذه الطرق الثلاث ، والشفافية ، والمساءلة ، والاختيار ، ستحدث فارقا ضخما |
| Diğer insanlar için bir farklılık yaratır ve bir örnek oluşturur. | Open Subtitles | فهو يصنع فارقا للأشخاص الآخرين و يضرب لهم مثالا |
| Bir adamın farklılık yaratabileceğine inanmışlar. | Open Subtitles | كانوا يعتقدون أن رجلا واحدا يمكن أن يحدث فارقا |
| ama şunun farkına vardık fikirlerimizi sunma şeklimiz, büyük Fark yaratıyor. | TED | لكننا وجدنا أنه الطريقة التي نعرض بها أفكارنا، تصنع فارقا كبيرا. |
| Ama eğer ben kazanırsam, okulda ciddi bir Fark yaratabilir. | Open Subtitles | ولكن ان فزت سوف يصنع فارقا كبيرا في هذه المدرسة |
| Tek bir halk olsaydık ne önemi olacaktı? | Open Subtitles | و هو كان يونانيا,و هل يصنع هذا فارقا عندما نصبح شعبا واحدا؟ |
| Öldüler, muhtemelen paramparça oldular. | Open Subtitles | لقد فارقا الحياة وقُطّعا إلى أشلاء على الأرجح. |
| farklılık olmazmı reddedemeyen bir kızla olmak? | Open Subtitles | ألا يصنع فارقا أن تحصل على فتاه لا تملك الرفض ؟ |
| Sizin gibi çocuklar farklılık yaratabilir. Beni dinle. | Open Subtitles | رجال مثلك ، يمكنهم ان يصنعوا فارقا استمع اليّ |
| Elimden geleni yapıyorum. Bir farklılık yapmak istiyorum. | Open Subtitles | أبذل قصارى جهدي هنا ، أريد أن أصنع فارقا |
| Evet, herkes için farklılık yaratacak birşeyler yapmayı istiyorum. | Open Subtitles | هذا يحدث فارقا بالنسبه لنا. عزيزي، ما رأيك في هذه المرآة؟ |
| Bana "Bir adam farklılık yaratabilir" demişti. | Open Subtitles | قال لى : رجل واحد يمكن أن يحدث فارقا |
| Siz de, okul müdürü olarak bir farklılık yaratabilirsiniz. | Open Subtitles | حيث تكون أنت رجل المدرسة، تصنع فارقا. |
| Ve bu bence önemli o pozisyondaki insanların Fark yaratması. | TED | و اعتقد أن هذا مهما ان اشخاصا فى وضع كهذا أن يصنعا فارقا |
| Bir şeylere güç verebileceksiniz, yani sulama Fark yaratır. | TED | ستكون قادرا على تشغيل أشياء، وبالتالي فإن الري يحدث فارقا. |
| Fakat ACLU'nun bu konularla daha geniş bir şekilde, gerçekten Fark yaratabilecek şekilde ilgilenmesini istiyordum. | TED | لكني أردت المنظمة أن تشارك في هذه القضايا بطريقة أكبر ، بطريقة من الممكن فعلا أن تحدث فارقا. |
| Fakat şöyle bir şey var ki biz bunu zaten sınırlı bir şekilde yapıyoruz ve bu çoktan büyük bir Fark yaratmaya başladı bile. | TED | ولكن الحقيقة أننا نقوم بهذا الأمر على نطاق محدود وقد بدأ الأمر يشكل فارقا ملحوظا |
| Bizim için bir önemi yok ama bunu isteyerek çıkarmak isteyebilirsin. | Open Subtitles | لا يشكل فارقا معنا ولكن ربما عليك تجهيز وصية |
| Ne önemi var, ne Fark eder ki? | Open Subtitles | لا يهم، انه لا يشكل فارقا |
| Senin için bir önemi yok tabii. | Open Subtitles | وهذا لا يصنع فارقا معك مطلقا |
| İkisi de ben çocukken Öldüler. | Open Subtitles | لقد فارقا الحياة في صباي |
| Öldüler. | Open Subtitles | لقد فارقا الحياة. |