İnsanlar aslında işadamlarına hükümetlere ve liderlere güvendiklerinden daha fazla güveniyorlar. | TED | فالناس في الحقيقة يثقون برجال الأعمال أكثر من ثقتهم بالحكومات والسياسيين |
Bir keresinde benim bildirimim dolanmıştı ortalıkta... okuyan insanlar doğal olarak. | Open Subtitles | وعندما تم تداول بحثي فالناس الذين قرأوا بحثي سيجدون بشكل طبيعي |
Buraya gecenini bir vakti geliyorsun insanlar ikiniz için şaşırmaya başlıyacaklar. | Open Subtitles | إذا أتيت لهنا في أيام عطلتك فالناس سوف تبدأ بالخلط بينكما |
Eğer geleneğe uyarsak burada ki insanlar sevdiklerinin kader tarafından alındığına inanacaklar. | Open Subtitles | إذا إتبعنا العادات فالناس هنا سوف يتذكرون أن أحباوهم سيلقون هذا المصير |
İnsanların temiz iğneler kullanmasını istiyorsunuz, ve bağımlılar da temiz iğneler kullanmak istiyor. | TED | فالناس تريد الإبر النظيفة والمدمنين يردون أيضاً الإبر النظيفة |
İnsanlar bu böcekleri yiyorlar ama sadece aç olduklarından değil bunların birer lezzet olduklarını düşündüklerinden. | TED | فالناس هناك يأكلون منه، ليسوا لأنهم جائعين، ولكن لأنهم يعتقدون انها شهية. |
İnsanlar odaya girdiğinde bunun yerdeki bir saçmalık olduğunu düşünüp görmezden gelecekti. | TED | لذلك فالناس يسيرون في الغرفة وقد يتجاهلونه تقريبا، معتقدين أنه فقط قمامة مرمية على الأرض. |
"Acequias"ta insanlar nadir su kaynaklarını yıllar, yüzyıllar ve yüzlerce yüzyıllar boyunca yönetebiliyorlar. | TED | فالناس في الساقية كانوا يتشاركون مصادر المياه المحدودة لمئات السنين. |
Ve böylece bunu düşünmemiz gerektiğini söylediğinde, bazı ozon etkileri olacağı halde... ...insanlar onu ciddiye aldı. | TED | لذا فالناس أخذوا كلامه محمل الجد عندما قال يجب علينا أن نفكر في هذا, بالرغم من أنه سيكون هناك بعض الآثار على الأوزون |
İnsanlar sizin ilginizi çekmeyebilecek pek çok şeye ilgi duyarlar, mavi peynir ve kişniş gibi. | TED | فالناس تتدخل في كل الأمور التي لا تعنيها، مثل الجبن الأزرق أو الكزبرة. |
İnsanlar partilerini eskisinden çok daha fazla tutuyor. | TED | حسنا فالناس تتبع الجمع أكثر مما اعتادت عليه. |
İnsanlar anketcilerin telefonlarına cevap vermek istemiyorlar ve şaşırtıcı ölçüde yalan söyleyebilirler de. | TED | فالناس يترددون حقًا في الإجابة على منظمي الاستطلاع بالهاتف، وأيضًا، الصادم أكثر، أن الناس قد يكذبون. |
İnsanlar çatılarında minder içlerini kuruturlar ya da havalandırırlar. | TED | فالناس يجففون أو يعرضون مراتبهم للهواء على سطوح منازلهم. |
Ve bu beco’lar normalde çok kalabalıktır ve insanlar onların yukarılarına mobilyalarını taşırlar veya buzdolaplarını taşırlar, bu tür şeyleri. | TED | وتلك الـ بيكو تكون عادة مزدحمة جدا، فالناس يجمعون الأثاثات أو الثلاجات بالقمة، كل أنواع الأشياء. |
Ödüller gereklidir. İnsanlar parayı hakederler. | TED | نحن بحاجة للحوافز، فالناس يجب أن تكتسب قوتها. |
İnsanlar paralarının büyük bir kısmını sağlık sorunları ve içme suyu için harcıyorlardı. | TED | فالناس كانت تنفق نقودهم على المواضيع الصحية وشرب المياة. |
Yani, dünyanın her yerinde insanlar aynı şeyi yapıyor. | TED | ولذا فالناس من كل أرجاء العالم يفعلون نفس الشئ. |
Yani insanlar kollarını sıvayıp, ellerini taşın altına koyuyorlar. Onlar bu becerileri kazanmak istiyor. | TED | اذا فالناس يعملون بايديهم. ويشمرون سواعدهم انهم بحاجة لهذه المهارات |
İnsanlar kendileri için seçimler yapmalıdır, bazen başka insanların ne istediği veya tavsiye ettiğine bakmaksızın ısrarlı bir biçimde. | TED | فالناس يجب عليهم ان يختاروا بأيديهم قراراتهم .. وان يتمسكوا بها جيدا مهما كان رأي الآخرين بقرارهم ومهما كانت نصائحهم |
Böylece Kansas'ta, bir buğday tarlasındaki insanların anlaması gerekir ki okyanuslar onlar için de merkezi yerlerdir. | TED | إذاً فالناس في كانساس, في حقل قمح في كانساس يجب أن يفهموا أن المحيطات هي مركزية لهم أيضا |
Halk onun kızının varis, sizinkinin piç olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | فالناس يقولون بأن أبنتها هى الوريثة وأن أبنتك لقيطة. |