Kafamın içinde olmuş ya da olmamış, bir fark yok. | Open Subtitles | سواء كانت في رأسي أو لا، هذا لا يحدث فرقا |
Kısaca, vergilerdeki bu küçük indirim, devlet okullarında büyük bir fark meydana getirecektir. | Open Subtitles | باختصار هذه الزيادة الضريبية البسيطة يمكن أن تحدث فرقا كبيرا في مدارسنا العامّة |
Bir şey fark etmez. Bugün okuduklarından sonra beni tehdit olarak görür. | Open Subtitles | لن يُشكّل ذلك فرقا ، بعد الذي قرأه اليوم أنا تهديدٌ له |
Eğer gerçekten önemi olan bir şeyler başarmaksa amacınız, bir fark yaratacak kadar önemli şeylerden bahsediyorsak eğer, ilk adım her zaman bunaltıcıdır çünkü. | TED | طغيان هو الخطوة الأولى إذا كنتم جادين في محاولة للحصول على الأشياء التي يهم حقا، على نطاق والتي تحدث فرقا. |
Kuzey-güney çünkü evin iki tarafı arasında termal farklılık yaratır sonra da doğal havalandırma. | TED | ومن الشمال والجنوب، لأنه يخلق فرقا حرارية بين كلا الجانبين من المنزل وبعد ذلك تهوية طبيعية |
Bize bir farkı olmayacak ama onlar için bir talih kuşu. | Open Subtitles | لا تمثل فرقا بالنسبة لنا، ولكنها ثروة بالنسبة لهم. |
Onun resimlerinin hepsini çekmeyece kaldırdım ve kilitledim, ...sanki bir fark yaratacakmış gibi. | Open Subtitles | وضعت جميع صور زوجي في درج و أغلقته و كأن هذا سيصنع فرقا |
Ve öyle görülüyorki bu fiziki sosyal ifade biçimi gerçekten bir fark yaratıyor. | TED | اذن يبدو مثل تجسيد مادي للاجتماعية في الواقع يصنع فرقا بحق |
Thaler ve benim bu programın bir parçası olmaktan ve fark yaratmaktan ne kadar mutlu olduğumuzu söylememe gerek yok. | TED | ولا حاجة لكي أقول أن تايلر وأنا كنا محظوظين لكوننا جزءا من هذا البرنامج وقد أحدثنا فرقا. |
Böyle bir fotoğraf, birine bu şekilde iade edildiğinde onu alan insanın hayatında büyük bir fark yaratacaktır. | TED | إن أمكن إعادة صورة كهذه لشخص كهذا، فهي تصنع فرقا كبيرا في حياة الشخص الذي يحصل عليها. |
Artık öğretmen olmaya çok kararlıydım, böylece ailemde bir fark yaratacaktım. | TED | كنت مصممة لذلك أن يكون معلم الآن حتى أنه يمكن أن فرقا في عائلتي. |
Angeline pilot olmak istiyor, dünyanın her yerine uçup bir fark yaratmak için. | TED | انچيلين تريد أن تكون طيارا لتتمكن من الطيران في جميع أنحاء العالم وأن تحدث فرقا. |
Küçük eylemler çok büyük fark yaratabilir. | TED | الأعمال البسيطة يمكن أن تخلق فرقا كبيرا. |
Şimdi iki kızım var ve onları yetiştirmemde çok fark yarattı." | TED | و الأن لدي ابنتان، وأحدث ذلك فرقا في كيفية تربيتي لهما." |
Bu iyi niyetli ziyaretçilerin hiçbiri bir fark yaratmamaktadır. | TED | لم يُحدث أي من زوار النوايا الحسنة فرقا. |
Çünkü, bu paranın bir kuruşunun bile Ella'nın ailesine fark yaratacak bir faydası olmaz. | TED | لأنه لا يتم صرف ولو قرش واحد من هذا المال على عائلة إيلّا بطريقة تحدث فرقا. |
Yani, TED ruhuyla, işleri birlikte yapıyorlar çünkü işbirliği fark yaratıyor. | TED | فبلتالي انطلاقا من روح تيد فهي تقوم بالعمل معاً لان ذلك يحدث فرقا |
Suçlu veya masum olduğunun önemi yok. | Open Subtitles | لن يشكّل الأمر فرقا إن كنت مذنبا أو بريئا |
Sahip olduğun hangi cevaplar bir farklılık yaratabilir ki? | Open Subtitles | واى اجابات يمكن ان تكون لديك ربما تصنع فرقا ؟ |
Ve söylemek istediğim, farkı yaratacağız öğrenciler arasında birlik sağlayacağız, genç kadınlara, azınlıktaki genç öğrencilere ve öğrencilerin geneline bu işi başarabileceklerini söyleyeceğiz. | TED | والذي أقوله أن الذي سيُحدث فرقا سيكون بناء مجتمع للطلاب، يعلم الطالبات الشابات والطالبات من الأقليات والطالبات بشكل عام، أنهم يستطيعون القيام بهذا العمل. |
Çünkü bu hiçbir şeyi değiştirmez ve şuanda ilgilenmesi gereken çok şey var. | Open Subtitles | لن يحدث فرقا وكما انها مشغوله ببعض الاشياء |
Ne farkeder Allahaşkına? Baba desem ne olur demesem ne olur! ? | Open Subtitles | وهل يشكل فرقا إن قلتها أم لا؟ |
İnandik ki, kaynaklarin ve uzmanlıgin kisitli oldugu yerlerde yenilikçi, sürekli tasarımlar insanların hayatlarına gercekten değişiklik getirebilirler. | TED | نحن نؤمن بأنه في الأماكن التي تعاني من شح في الموارد والمهارات يمكن للابداع والتصاميم المستدامة أن تشكل فرقا واضحا في حياة الناس. |