Eğer burada ne yazdığını benim bilmemi istiyorsa, bana kendisi okumak zorunda kalacak. | Open Subtitles | لكن إذا أرادني أن أعلم محتوى هذا الخطاب يومًا فسيضطر لقرائته لي بنفسه. |
Ama ayakkabı alacak parası yok ve bu yüzden borç bulmak zorunda kalacak. | Open Subtitles | أبي لا يملك أي مال حتى نهاية الشهر فلهذا فسيضطر للاستدانة |
Sam Duffelman'a benim için söyle; eğer bir sonraki filminde 64 yaşında bir şerifi oynamamı istiyorsa 20 yıl daha beklemek zorunda. | Open Subtitles | أبلغ سام دفلمان نيابة عني إذا كان يريدني أن ألعب دور شرطي بالغ من العمر 64 عام في فيلمه القادم فسيضطر أن ينتظر عشرين سنة |
Daha önce yaptığı bir hareketle engelleyemeyeceği bir açıdan saldırırsam eğer yeni bir hareketi açığa vurmak zorunda kalır. | Open Subtitles | "إن هاجمته من زاوية لم يطلق منها هجومًا مسبقًا" "فسيضطر لإطلاق هجوم جديد" |
Nakliye yaptırmak zorunda kalacak. | Open Subtitles | فسيضطر بأن يشحنه |
Eğer Fibonacci'yi istiyorsa, yapmak zorunda. | Open Subtitles | (إن أراد (فيباناتشي فسيضطر لهذا |
Eğer Fibonacci'yi istiyorsa, yapmak zorunda. | Open Subtitles | (إن أراد (فيباناتشي فسيضطر لهذا |