Belki de etkisini arttırmak için içinden elektrik akımı geçiriyordur. | Open Subtitles | ربما مررت من خلاله تيار كهربائي كي تزيد من فعاليته |
İçeride iyot 131 kalmışsa da, etkisini yitirmiş. | Open Subtitles | إذا هناك أيّ يود 131 يسار في هناك، هو مفقود كلّ فعاليته. |
Sivilce de çıkarabiliyor ki bana sorarsanız bu da doğum kontrol hapı olarak etkisini yükseltiyor. | Open Subtitles | بالرغم من هذا قد يسبب حب الشباب ، ولو سألتني فهو نوعاً ما يزيد من فعاليته في منع الحمل |
Eğer yeni ilaç plaseboya kıyasla önemli bir yarar sağlarsa, etkili olduğu kanıtlanırdı. | TED | إذا أظهر الدواء الجديد فائدة ملحوظة مقارنةً بالدواء الوهمي، أثبتت فعاليته. |
Konuyu değiştirdiğinde bu kadar açık olmazsan daha etkili olur. | Open Subtitles | حين تغيّر الموضوع يفقد الأمر فعاليته حين تكونُ مكشوفاً |
Hastaları riske sokmadan ilacın etkili ve güvenilir olup olmadığını görmek için ilacı test edebilmek iyi olmaz mıydı? Çünkü ilk sefer için asla tamamen emin olamazsınız. | TED | ألن يكون من الجيد لو استطعنا أختبار عقار لنرى فعاليته وكم هو آمن بدون تعريض حياة المريض للخطر، لأننا عند تجربة العقار لأول مرة نكون غير متأكدين ؟ |
etkisini düşürmeyecek bir şey olmalı. | Open Subtitles | الأمر الذي لن تحط من فعاليته. |
Seks, muhbirleri kazanmada sadece %68 etkili. | Open Subtitles | يثبت الجنس فعاليته بدقة 68 بالمائة في تبادل المعلومات |
etkili olması için çok geç. | Open Subtitles | فات الأوان على فعاليته |
Hamile kalman için yüzde yüz etkili ilaç. | Open Subtitles | لجعلك تحملين فعاليته مضمونة |
Zeus topu kanıtlanmış, etkili bir silahtır. | Open Subtitles | مدفع "زيوس" سلاح أثبت فعاليته |
İlacın test edilme yöntemi temelde bir dizi deney yoluyla, deneme denilen bu büyük deneyler yoluyla, ilacın güvenli olup olmadığı ve bütün bu şeylerde | TED | و الطريقة التي تتم بها تجربة الأدوية هي عن طريق سلاسل تتكون أساسا من تجارب علمية أو مراحل تجريبية, يتم القيام بها للتأكد من آمان الدواء و تقييم مدى فعاليته. |