Yaptığı tek şey, kendi iş merkezinde kendini savunmaya çalışmaktı. | Open Subtitles | كل ما فعله كان الدفاع عن نفسه داخل مقر تجارته |
Yaptığı her şeyi, onu asla sevmeyecek olan bir kadına olan aşkı yüzünden yapıyordu. | Open Subtitles | كل شئ فعله كان بدافع حب امرأة لن تحبه علي الاطلاق |
Çünkü Yaptığı son şey, o teknedekilerin söyledikleri kişiler olmadığına dair bizi uyarmaktı. | Open Subtitles | لأنّ آخر أمر فعله كان لتحذيرنا من أنّ أولئك القوم على متن القارب ليسوا كما يدّعون |
Evet ama tek Yaptığı inkar etmek oldu. | Open Subtitles | نعم، باستثناء كل ما فعله كان إنكار عليه؛ وقال عنيدا لم يسبق له مثيل الصور، |
Bunu söylüyorum çünkü Yaptığı şey alçakçaydı. | Open Subtitles | إنني أقول هذا فقط لأن ما فعله كان حقيراً |
Greg'in tek Yaptığı şey, Pam'i kıskandırmamak için kadının görünüşünün kötü olduğunu söylemesiydi. | Open Subtitles | الرجاء، كل ما فعله كان يقول غريغ أن المرأة ليست جميلة أن بام لم يكن غيور. |
Yaptığı şey yasa dışı. Tehlikeli olmasından bahsetmiyorum bile. | Open Subtitles | ما فعله كان غير قانونى ناهيك على أنه غير أمن |
Yaptığı korkunç bir şeydi, o günden beri ne kadar üzüldüğünü tahmin edebiliyorum. | Open Subtitles | ما فعله كان فظيعا وأتصور انكِ مررتي بأيام سيئة منذ ذلك الحدث |
Hatalar yapmış olabilir ama Yaptığı her şeyi sevgisinden yaptı. | Open Subtitles | ربما اقترف بعض الأخطاء، لكن كل شيء فعله كان بدافع الحب |
Tek Yaptığı şey, özel birilerine sahip olduğumu hatırlatmaktı. | Open Subtitles | كل ما فعله كان تذكيري بأن لديّ شخصاً مميزاً |
Onun zaman zaman benim için Yaptığı veya benimle Yaptığı her şey beni sevdiği içindi. | Open Subtitles | لأن كل شيء فعله كان لأجلي ومعي, مرة بعد مرة بعد مرة, لقد فعل لأنه أحبني. |
Tek Yaptığı bağımlıya uyuşturucu imkânı sunmaktı. | Open Subtitles | كل ما فعله كان تزويد المدمن بالمخدر المختار |
Tommy'nin tek Yaptığı kızın ev hayatını zorlaştırmaktı. | Open Subtitles | كل ما فعله كان جعل حياتها أكثر صعوبة في المنزل. |
Kale yaparak bir saat geçirdik ve onun tek Yaptığı delik kazmaktı. | Open Subtitles | قضينا ساعة بناء قلعة الرمال، وكل ما فعله كان حفر حفرة. |
Hayır, Yaptığı tek şey randevu boyunca senin hakkında konuşmasıydı. | Open Subtitles | لا، كل ما فعله كان الحديث عنك التاريخ بأكمله. |
Yaptığı şey Israil'de olanı görmekti, daha geniş yaklaşımlar, ve bir damla sulamayı nasıl yapacağını öğrendi. yani bu suyu bitki yığınına direk olarak getirmenin bir yöntemi. | TED | ما فعله كان رؤية ما يحدث في إسرائيل، مقاربة أكبر، ومعرفة كيفية تنفيذ الريّ بالتنقيط، التي هي طريقة لجلب الماء مباشرة إلى المخزون النباتي. |
Yaptığı şey şeytanlıktı. Bu doğru. | Open Subtitles | -ما فعله كان شيئا شريراً, وأنا لا أبرر ما فعله |
Yaptığı şeyin hatalı olduğunu fark etmesini istiyor. | Open Subtitles | ان تعرف انه عرف ان ما فعله كان خطأ |
Oku, merhamet okuydu. Yaptığı cesaret isterdi. | Open Subtitles | ،سهمه كان رحمة وما فعله كان شجاعة |
Belki birazdan daha fazla. Ama bugüne kadar Yaptığı her şey hayvanlar içindi. | Open Subtitles | ولكن كل شيء فعله كان لأجل الحيوانات |