- Arkadaşın neden oraya bırakmadı? - Bırakan adam Sadece emirlere uyuyordu. | Open Subtitles | الشخص الذى احضر السياره يتبع الاوامر فقط انه لم يعرف انها لي |
Sadece seninle ilgili değil. Patronun, aracı, ve 17 İtalyan arkadaşın. | Open Subtitles | هذا ليس انت فقط ,انه زعيمك وزعيمك الثاني و17 من رفقائك |
Ve raporun dediğine göre uçaktan sorumlu Sadece tek bir teknisyen varmış. | Open Subtitles | وتقرير الصيانة الذي يقول فقط انه عامل واحد مكانيكي عمل على الطائرة |
Sadece Charleston'u aradığını ve Tom Mason'a bir mesajı olduğunu söyledi. | Open Subtitles | فقط انه كان يبحث عن تشارلستون وان لديه رساله لتوم مايسون |
O sürekli oradadır. Ve Sadece bir örnek, bu bana yakın zamanda gelen birşey. | TED | غموض اخلاقي. انه موجود بإستمرار .وكمثال فقط انه جائني مؤخراً. |
Sadece onu burada görmek biraz tuhaf gibi. | Open Subtitles | أنا افكر فقط انه ليس من المعتاد مشاهدتها |
ve Sadece bir şey için pişmanım o da onun çok az acı çekmiş olması. | Open Subtitles | وأنا آسف لشيء واحد فقط انه قد عانى القليل جداً. |
Sadece son 2 yıldır Maryland'de ikamet ettiği ve nakış yapmaktan hoşlandığı yazıyor. | Open Subtitles | مكتوب فقط انه يقيم في ولاية ميريلاند... في السنتين الاخيرتين, وانه يحب التطريز... |
Sadece... o boyda bir dosya için en hızlı yoldur. | Open Subtitles | انه فقط .. انه الطريق الاسرع لملف بهذا الحجم |
Sadece hazır takılıyorken hasret giderelim dedim. | Open Subtitles | لقد اعتقدت فقط انه يجب ان يعرف بينما ننتظر هنا |
Sadece Tanrı'nın Sol Eli'ne müphem bir gönderme var. | Open Subtitles | يوجد مرجع واحد فقط انه اليد اليسرى للاله |
Sadece kavga ile ilgili sırrımı saklamakla yetinmedi, aynı zamanda turnuva hakkında da herşeyi biliyor! | Open Subtitles | ليس فقط انه يبقي الشجارات سرا بل انه يعرف كل شئ عن المنافسة |
Çok önemli bir şey değildi. Sadece sana söyleme ihtiyacı hissettim. | Open Subtitles | ولكن فعلا لم يكن بالامر المهم اعتقدت فقط انه يجب ان اخبرك |
Ben Sadece bir şey biliyorum. O benim için. | Open Subtitles | انا اعلم شيئ واحد فقط انه هو حبيبي المقدر لي |
Hayır, pek sayılmaz. Görünüşe göre, Sadece bir adam. | Open Subtitles | لا , ليس في الحقيقة اتضح فقط انه مجرد رجل |
Yukarıdan bir emir gelmediği müddetçe bu işi halledemeyeceğimizi söyleyebilirim. | Open Subtitles | أخبرك فقط انه لا يمكن عمل أي شـيء دون موافقتهم |
adını tamamen yanlış söylemekle kalmayıp bir de apayrı bir organizasyondan olduğunu açıklar. | Open Subtitles | ليس فقط انه اخطاءفي اسمك لكنه يقول إنك كنت من مؤسسة مختلفة تماما. |
Yalnız mesele şu ki, bir suç ortağı olduğunu iddia ediyor. | Open Subtitles | شىء واحد فقط, انه يدَعى .انه كان شريك فى الجريمة |
İyi birine kazık attığını ve bunu düzeltmeye çalıştığını söyledi.. | Open Subtitles | فقط انه استطاع إغواء شخص جيد وانه أراد تصويب الوضع |