sadece bir geri zekâlı cenaze evine öyle bir t-shirt ile gelirdi. | Open Subtitles | الأحمق فقط كان ليرتدي قميصاً مثل ذلك للذهاب إلى منزل فيه حِداد |
Cinayet silahı hala ondaydı ve saklamak için sadece bir kaç saniyesi vardı. | Open Subtitles | كانت لا تزال تحتفظ بالمسدس سلاح الجريمة فقط كان لديها ثواني قليلة لتخبئه |
sadece bir kişinin yeşil tişört giydiğini ve sizden o kişiyi bulmanız istendiğini varsayın. | TED | تخيل أن واحدًا منا فقط كان يرتدي قميصًا أخضر، وطُلب منك أن تجد هذا الشخص. |
Her gün onsuz geçen bir gün. Keşke inancım olsa. | Open Subtitles | كل يوم هو يوم بدونه إذا فقط كان لدي إيمان. |
O sadece bir süper sıçan değil, aynı zamanda da züğürdün teki. | Open Subtitles | ليس فقط كان أعظم جرذ ، أيضاً أنه كان مفلساً. |
yalnızca çocukların söylediği bir şey öcüyü uzak tutmak için. | Open Subtitles | إنه فقط كان شيئاً يقوله الأطفال ليبقوا الرجل الشرس بعيداً |
Onay vermeyen iki ülke vardı, şimdi sadece bir tane kaldı. Avustralya'da seçimler yapıldı. | TED | الدولتين الوحيدتين اللتين لم توافقا والآن هناك واحدة فقط. كان هناك انتخاب في أستراليا |
Çünkü daha önce sadece bir kere, bir bireyin kaderi tüm insanlığın kaderiyle bu denli iç içe geçmişti. | TED | مرّة واحدة فقط كان مصير الفرد ومصير الإنسانية امر متشابك جداً. |
O sadece bir süper sıçan değil, aynı zamanda da züğürdün teki. | Open Subtitles | ليس فقط كان أعظم جرذ أيضاً أنه كان مفلساً |
Ama senden ve benden başka, orada sadece bir kişi daha vardı. | Open Subtitles | لكن بصرف النظر عني وعنك شخص واحد فقط كان حاضرا |
sadece bir tek şey değişmez görünüyordu: yıldızlar. | Open Subtitles | شئ واحد فقط كان حقيقى ومؤكد وهو : النجوم نفسها |
Kabul edin. sadece bir Balboa var. O halkın şampiyonu. | Open Subtitles | دعنا نواجة الحقيقة،هناك بالبوا واحد فقط كان بطل الناس |
Keşke ben de içgüdülerime dayanarak davranabilseydim. | Open Subtitles | آه، وأتمنى فقط كان لي الشجاعة للعمل على نبضات بلدي. |
Keşke telefonda gerçek yaşımı söyleseydim. | Open Subtitles | انت لطيف جدا انة فقط كان علي ان اقول ذلك علي التليفون |
Keşke yardım edebilseydik | Open Subtitles | أود فقط كان هناك شيء يمكننا القيام به للمساعدة. |
O sadece iyi bir polisti. | Open Subtitles | فقط كان شرطي جيد |
O sadece bizi gezdiriyordu. | Open Subtitles | هوا فقط كان يوصلنا |
Fakat yalnızca çok azı tek bir sortiye katılabiliyordu. | Open Subtitles | لكن قلة فقط كان بمقدورها المغادرة فى الهجمة الواحدة |
Bu sivrisinekler yalnızca kalçamı ısırıyorlar. | Open Subtitles | ذلك البعوض عضّ مؤخرتي فقط كان مؤلماً حقاً |
Görünen o ki yalnızca çalışmayan monitöre bağlı uyuyan bir adammış. | Open Subtitles | المريض كان نائما فقط كان موصل به شاشه غير سليمه |