Bir cam parcasıyla cıktı diye sahtekarlık olmadıgı anlamına gelmez. | Open Subtitles | فقط لأنّها خرجت بكأس، لا يعني ذلك سقوط تهمة النصب |
Şu diğer herifle gidiyor diye bunları söylüyorsun. | Open Subtitles | أنت تقول هذا فقط لأنّها غادرت مع الشاب الآخر. |
Ormana yakın diye orada oturuyoruz. | Open Subtitles | نحن نعيش هناك فقط لأنّها قريبة من الغابات. |
Sırf çok güzel olduğu için size son bir deneyden bahsedeceğim. | TED | سأخبركم عن آخر تجربة قمت بها، فقط لأنّها رائعة. |
Sırf alt tabakadan olduğu için mi Yoo Na'nın annesinden haz etmediğimi düşünüyorsun? | Open Subtitles | هل تحسب أنني لا أحبّ والدة يونا فقط لأنّها من عائلة ذو مستوى وضيع؟ |
Ama o geçinmemizi istiyor diye ağabeyine yalakalık yapmak zorunda mıyım? | Open Subtitles | ولكن لماذا عليّ أن أتملَّق الأخ فقط لأنّها تريدنا أن نحظى بعلاقة طيِّبة؟ |
Sırf kayıtlar mühürlü diye bulamayacağımızı mi sandınız? | Open Subtitles | أتعتقد بأنّنا لن نستطيع إيجادها فقط لأنّها كانت سرية ؟ |
Sırf kadın seksi diye mi alıyorsun bu vakayı? | Open Subtitles | أتأخذ الحالة فقط لأنّها مثيرة؟ |
Sırf arabası bozuldu diye çıkıp gelmiş olamaz. | Open Subtitles | إنّها لم تظهر فقط لأنّها سيارتها تعطلت |
Kafiye yapıyorsun diye işi çözeceğini sanma. | Open Subtitles | فقط لأنّها قافية لا تجعلها مُناسبة. |