"فليس هناك" - Traduction Arabe en Turc

• yoktur
• de yok
• çözüm yok

yeryüzünde hiç bir güç yoktur ki Amerikan halkının !
فليس هناك من قوّة على اﻷرض تعادل إرادة و همّة

Teşekkürler. Kereste fabrikası nakit çalışıyorsa fiş ya da isim yoktur.
إن كانت مخازن الأخشاب عمل مُباشر، فليس هناك إيصالات أو أسماء.

Vitrindeki yüzlerce farklı kot pantalon varken başarısızlığın bir özrü yoktur.
مع مائة نوع جينز معروض، فليس هناك عذر للفشل.

Ve burda ona yer yoksa ona yer yoktur.
وإذا لم يكن هناك مكان لها هنا، فليس هناك مكان لها

Unutma, bisiklet yoksa iş de yok.
تذكر .. إن لم يكن لديك دراجة فليس هناك عمل

Tek bir yer için basit tek bir çözüm yok.
فليس هناك وصفة بسيطة واحدة لمكان واحد.

İspanyollara ait topraklarda kölelik yoktur.
في الأراضي التى ُغطت من قبل إسبانيا فليس هناك عبودية

Seni yine yenerim. Teamsterlar'da organize suç yoktur...
وسوف أهزمكم مجددًا، فليس هناك جريمةمنظمةفي النقابة..

Onu incitirsen, yüz elli kilometre içinde saklanabileceğin güvenli bir yer yoktur.
إذا آذيتها فليس هناك مكان آمن للأختباء لمئات الأميال

İkimiz de biliyoruz ki biri kendini gerçekten de öldürmek istiyorsa bunu önlemenin yolu yoktur.
كلانا نعرف بأنّ إذا شخص ما اراد ان يقتل نفسه حقا، فليس هناك شئ يوقفه.

Umurumda değil. Titan'da kibir lekeleri yoktur.
لا يهمني فليس هناك مكان للتوافه في التيتان.

Akşamdan kalma olarak uyanınca ayılmak için güzel bir Egg McMuffin'den daha iyisi yoktur.
عندما أستيقظت صباحاً حصلت على مخلفات هائلة فليس هناك افضل من البيض

Eğer birisi çok değer verdiğin bir kadını tehdit ederse o kadının güvenliğini sağlamak için göze almayacağın hiçbir şey yoktur.
حينما يهدد شخص امرأة تهتم بعمق لأجلها فليس هناك حد امتداد تمضيه لتبقي تلك المرأة بأمان

Tanrı seninleyse, korkacak bir şey yoktur.
إذا كان الله معكِ، فليس هناك ما تخافين منه

Senin en iyi adam olduğunu düşünmeyen bir kız yoktur burada.
فليس هناك من فتاةٍ هنا لا تراك أفضل الرجال

Yaran yoksa, endişelenecek birşeyin de yoktur.
ليس لديك جرح، فليس هناك أي شيء يدعوك للقلق

Bir şeyler çözülmeye başladığında, bu işin artık geri dönüşü yoktur.
حين تبدأ الأشياء بالإنحلال فليس هناك طريقٌ للعودة.

Beni hiç tanımadı ki, Lula. O zaman unutması gereken çok şey de yok.
هو لم يعرفني ابدا يا لولا لذلك فليس هناك الكثير لديه ليفقده

Fakat, açıkçası gübre de yok, sihir de yok.
لكن في الواقع إن لم توجد القذارة فليس هناك سحر

Ülkelerine bakıyorlar ve eve dönmek için pek de bir umut görmüyorlar. çünkü ortada hiçbir siyası çözüm yok, bu yüzden tünelin sonunda bir ışık göremiyorlar.
أعني، أنهم ينظرون إلى بلدهم ولا يرون أمل كبير للعودة الى بلادهم، لأنه لا يوجد حلّ سياسي، لذلك فليس هناك بصيص من الأمل في ذلك النفق المظلم .