Orada çok fazla güneş radyasyonu ve kozmik ışın radyasyonu var. | TED | فهناك الكثير من الاشعاع الشمسي إضافة الى الكثير من الأشعة الكونية. |
Dünyanın yüzeyinde olup biten birçok heyecan verici şey var. | TED | فهناك العديد من الأشياء المثيرة التي تحدثُ على سطح الأرض. |
Çay fincanlarıyla oynayarak yapabileceğiniz birçok şey var, bu harika. | TED | فهناك أشياء كثيرة يمكنكم فعلها للعب بملاعق الشاي، إنها رائعة. |
Söylemek için niye bekledin bu kadar zaman? Ağabeyimin zulası vardı. | Open Subtitles | لماذا انتظرت للآن لكي تقول شيء فهناك اشياء كان يخبئها أخي |
Hem de aralıksız. Aynı anda tam 60 tane BBG evi var. | Open Subtitles | وهو لا يتوقف، فهناك ستون مسابقةٍ . كهذه تدور في نفس الوقت |
Gerçi, bugün haberlerin sahteleşiyor gibi göründüğü tamamen yeni bir yöntem var. | TED | أما اليوم فهناك طريقة جديدة تماما، حيثما ظهرت العديد من الأخبار الزائفة. |
Ve işte kısaca duyguları birbirimize aktardığımız son derece içgüdüsel bir yol var. | TED | ولذا فهناك طريقة غريزية للغاية التي عبرها يتم نقل المشاعر من شخص لآخر. |
"Eğer kafan hep bulutluysa, gönlünde bir fırtına var demektir." | Open Subtitles | إذا وجد غبار النجوم فى رأسك فهناك اضطراب فى روحك |
başka kasabalar var - bizim gibi gözü pek olmayan kasabalar. | Open Subtitles | سوف يذهب بعيدا فهناك قرى أخرى قرى أخرى لا تصمد مثلنا |
Ama onu Deccal olduğunu gösteren bir işaret daha var. | Open Subtitles | و عموما فهناك علامه تمكن من التعرف عليه كعدو المسيح |
Favori olmaktan memnun değilim. Büyük oyuncular var. Herhangi biri kazanabilir. | Open Subtitles | كلا، فهناك الكثير من اللاعبين الاكفاء، اى واحد منهم يستطيع الفوز. |
Ve sorunuzun yanıtı, size böyle bakmamın iki nedeni var. | Open Subtitles | و اجابة لسؤالك فهناك سببين يجعلانى انظر اليك بهذة الطريقة |
Onu öldürürsek... bu evrenin de onunla birlikte yok olabileceğini söyleyenler var. | Open Subtitles | لو قتلناه000 فهناك احتمال حسب قول البعض,. ان هذا الكون سيذهب معه |
İlk başta davullar vardı, sonra da "tak tak" şakaları. | TED | فهناك في المرتبة الأولى الطبول ثم نكتة - من الطارق؟. |
Gerçekten de bir nevi şöyle bir fikir vardı, eğer böyle bir vazoya sahipseniz, o zaman belli bir kaderiniz vardı. | TED | وكان هناك حقًا نوع من فكرة، أن، أنك إذا امتلكت مزهرية مثل هذه، إذن فهناك بالفعل مصير واحد ممكن. |
Meyve ve sebze reyonunda takılırım. Orada sağlıklı bir erkek bulma şansınız vardır. | Open Subtitles | أفضل الخروج لشراء الخضروات و الفواكه فهناك فرصة أفضل للعثور على رجل صحيح |
şimdi ise yaklaşık olarak bin tane kamyonet, otobüs ve araba var. | TED | أما الآن فهناك نحو ألف شاحنة و حافلة و سيارة هناك |
Norman Bates deli olabilir fakat bu dünyada tek deli o değil. | Open Subtitles | ولكن أذا كان نورمان بيتس مجنون فهناك أشخاص كثيرون هنا مجانين مثله |
Çünkü eğer yapmazsan... mutlaka arkanda bekleyen başka kızlar olacaktır... | Open Subtitles | لأنك إذا لم تكونى كذلك فهناك دائما فتاة تنتظر خلفك |