Michigan eski valisi olarak tanıtıldım, fakat Aslında ben bir bilim insanıyım. | TED | لقد تمّ تقديمي على أنّني الحاكمة السابقة لميتشقن، لكن في الحقيقة أنا عالمة. |
EM: Aslında, ben güneş enerjisinin doğal gaz dahil her şeyi parmağını kıpırdatmadan yeneceğine eminim. | TED | أ م: في الحقيقة أنا واثقٌ أن الطاقة الشمسية ستتغلب على جميع الطاقات بما فيها الغاز الطبيعي. |
Aslında ben size yardım etmek için buradayım. | Open Subtitles | هنا أن أساعد أنت، في الحقيقة. أنا ليلى هاريسن. |
Aslına bakarsan ben ona biraz üzülüyorum. | Open Subtitles | في الحقيقة, أنا أشعر بالسوء تجاهها نوع ما |
- Aslında, asalak olmayan bitkileri tutarım. | Open Subtitles | ـ في الحقيقة أنا معجب بكل أنواع الاوركيدا |
Bu konuda mükemmel değildim. Hatta bazen başarılı olduğum kadar başarısızım da, arkadaşlarını gör, kitap oku boşluğu izle. | TED | أنا لست كاملة في هذا المجال، في الحقيقة أنا أفشل بعدد مرات نجاحي. رؤية الأصدقاء، وقراءة الكتب، التحديق في الفضاء. |
Aslında benim sigara almaya gitmem lazım. Hatta daha daha fazla almam gerek. | Open Subtitles | في الحقيقة أنا ذاهبة لجلب بعض السجائر مِثل الكثير والكثير من السجائر. |
Aslında, ben de şu anda seks yapıyorum. Duyuyor musun? | Open Subtitles | في الحقيقة أنا أمارس الجنس الآن أتسمعين؟ |
Aslında, ben, NCIS'tenim. Onun ölümünü araştırıyoruz. | Open Subtitles | في الحقيقة أنا من الإن سي آي إس،، نحن نحقق في موته |
Aslında ben kendi geleceğim hakkında bir şeyler biliyorum. | Open Subtitles | في الحقيقة أنا أعرف بعض الأشياء عن مستقبلي |
Aslında ben bunun neyle ilgili olduğunu zaten biliyorum. | Open Subtitles | في الحقيقة . . أنا أعرف ما تريدين أن تتحدثي عنه |
Aslında ben de Stanford'dan sınıf birincisi olarak mezun oldum. | Open Subtitles | , في الحقيقة "أنا تخرج الأولى في صفي في "ستانفورد |
Aslında ben bunları kafama takmayı bıraktım. | Open Subtitles | في الحقيقة أنا لم أكن حاضرًا في التوصية عليه |
Aslında ben Melinda'ya bakmıştım. İşte geliyor. | Open Subtitles | في الحقيقة أنا أبحث عن ميليندا أعلم أنها هنا |
Aslında ben düşünüyordum ki, belki de bir süreliğine senin yanına, New York'a gelmek ister. | Open Subtitles | في الحقيقة أنا كُنْتُ افكر لَرُبَّمَا هي توَدُّ أَنْ للمَجيء مَعك إلى نيويورك لفتره قصيره. |
Aslında ben daha çok, evlenir de taşınırsa anlamında dedim ama hırsın hoşuma gitti. | Open Subtitles | تعنين مثلاً لو وقع من على الدرج؟ في الحقيقة,أنا كنت أفكر لو أنه تزوج وابتعد عن هنا |
Aslında ben kadeh kaldırmak istiyorum. | Open Subtitles | هانا، ألا تعتقدين أن دجاج تشاك رطب في الحقيقة أنا .. |
Aslına bakarsan... 2 ya da 3 dakika içinde sağlık görevlilerini çağırmış olacağım. | Open Subtitles | في الحقيقة... أنا سَأَدْعو موظّفي الإسعاف في غضون 2 ونِصْف إلى 3 دقائقِ. |
- Aslında yapmadım. Dolapta buldum. | Open Subtitles | لم اشتريها , في الحقيقة أنا وجدتها في الخزانة |
Hatta, akademideki görevinizi tekrar gözden geçirmeyi kuvvetle öneriyorum. | Open Subtitles | في الحقيقة أنا أوصي بشده أن نعيد النظر في مدة خدمتك هنا |
Aslında benim sana soru bile sormamam lazımdı. | Open Subtitles | في الحقيقة أنا لا أستطيع أن أسأل عن كل شيئ عليك أن |
Aslında onun adına biraz üzülüyorum. Son takımı tarafından terk edildi. Eski zamanında yakalıyamazdın. | Open Subtitles | في الحقيقة أنا أشعر بالحزن عليه فريقه تركه, منذ ذاك اليوم لا تستطيع إمساكه |
ben aslında şöyle düşünüyorum; kız olmak o kadar güçlü bir şey ki herkesi kız olmamak için eğitmemiz gerekiyor. | TED | في الحقيقة أنا أعتقد أن تكون فتاة يعني أن تكون في غاية القوة لدرجة أننا دربنا الجميع على أن لا يصبحوا كذلك |