O zaman şehir dışında kalmalısınız. Sakın şehre geri dönmeyin. | Open Subtitles | يجب أن تبقوا وقتها في الريف و لا تعودوا للمدينة |
şehir dışında karım ve oğlumla olmak için iki hafta izin istiyorum. | Open Subtitles | اريد اسبوعين إجازة لألحق بزوجتي و إبني في الريف |
Bir daha dünyaya geldiğimde kırsal bölgede doğacağım, garanti ediyorum. | Open Subtitles | لو كان هناك جولة أخرى، أضمن أنني سأولد في الريف |
Bir daha dünyaya geldiğimde kırsal bölgede doğacağım, garanti ediyorum. | Open Subtitles | لو كان هناك جولة أخرى، أضمن أنني سأولد في الريف |
İçinde büyüdüğüm evi satmış ve Taşrada bir diğerini satın almıştı. | Open Subtitles | باع المنزل الذي ترعرتُ أنا فيه، واشترى منزلاً آخر في الريف. |
Analistim New York'ta değil, köyde yaşamı söylüyor. | Open Subtitles | محللي النفسي يقول أنه يتوجب عليِّ أن أسكن في الريف وليس في نيويورك |
Kaldı ki köy bile olsa, siz bana, benim size verdiğim zarardan daha fazlasını yaptınız. | Open Subtitles | ثم أنك في الريف قد أسأت إلي أكثر مما أسأت إليك |
Uzak bir ülkede, insanların, insan kılığındaki bir canavara taktıkları isimdir. | Open Subtitles | هذا ما يطلقه الناس في الريف بأقصى الجنوب على الوحش الذي يأخذ هيئة انسان |
Beni Şehir dışındaki evine davet etti. Bana verecek bir görevi olabilir. | Open Subtitles | إنه يدعوني لمنزله في الريف ربما تكون لديه مهمة لي |
Sonsuza kadar şehir dışında kalamazsın. | Open Subtitles | لكنك لا يمكنك البقاء هنا في الريف إلى الأبد |
Sadece Pazar günleri boş. Hafta içinde şehir dışında oluyor. | Open Subtitles | لكن يوم عطلته الوحيد هو الأحد إنه في الريف بقية الأسبوع |
Annesinin evi şehir dışında... ve pazar günleri tren de yok. | Open Subtitles | إنها تعيش في الريف و لا يوجد قطار لهذا الأحد |
şehir dışında dört ay, gölge'de 110 derece, o da bulabilirsen, yerde yatardık. | Open Subtitles | أربعة أشهر في الريف الاسترالي درجة الحرارة 110 في الظل إن وجدته، أنت نائمة على الأرض |
kırsal bir alanda, birçok hayvanla birlikte bir çiftlikte yaşıyorlarmış. | Open Subtitles | عاشتا معًا في مزرعة في الريف مع وجود حيوانات كثيرة. |
kırsal çevrede yetişen taze bitkilerden en leziz yemekleri yapıyor | TED | ولكنها تصنع الطعام الاكثر لذة والتي تصنعه من الاعشاب التي تنمو في الريف المحيط بها |
Ayrıca Çin'in kırsal bölgelerinde finansal reformalar yapıldı. | TED | ثمة إصلاحات مالية تلاحظ في الريف الصيني أيضاً. |
Bu şekilde,dağıtım için ortalama maliyet düşer ve karşınızda: Taşrada makul fiyatlı e-ticaret hizmetleri | TED | وبهذه الطريقة، فإن متوسط التكلفة للتسليم قد انخفض. يا للسعادة. خدمات التجارة الإلكترونية في الريف بأسعار معقولة. |
Şu anda, muhtemelen Taşrada yaşamın faydaları hakkında düşünüyorsunuz. | TED | الآن، ربما تفكرون في جميع مزايا العيش في الريف. |
Bu siz olmak zorunda değilsiniz, çünkü bu benim bazılarını, bizimle Taşrada yaşamaya ikna etmeye çalışıyormuşum gibi görünür. | TED | فلا يجب أن تصبح هذه حياتك، لأن الأمر يبدو وكأني أحاول إقناع أي شخص لكي يأتى وينضم لنا في الريف. |
Sürekli bir köyde yaşadım, ve herhangi bir yere çok nadir gidiyordum. | Open Subtitles | عشت في الريف دائما وبالكاد ذهبت لأي مكان آخر |
Bunu kendimize özel bir şekilde yapacağız. Bir tane köy evi kiralayacağız. | Open Subtitles | سنتدبر الأمر بنفسنا ..ونستأجر بيت في الريف |
Bu ülkede arabada oturur ve beklersin. | Open Subtitles | ما تفعلينه في الريف هو البقاء في سيارتك والإنتظار |
Şehir dışındaki büyük bir ev NY'daki küçük bir evden çok daha ucuzdur. | Open Subtitles | منزل كبير في الريف يكلف اقل بكثير من منزل صغير في مدينةنيويورك |
Seon Nyeo yurtdışında, Byung Soo da başka şehirde yaşadığını söyledi. | Open Subtitles | سيون نيو قالت بأنها كانت تعيش خارج البلاد بيونغ سو قال بأنها كانت تعيش في الريف |
Bu hayatın sağlıksız olduğunu düşündüm ve onu kırsalda yaşamaya ikna ettim. | Open Subtitles | شعرتُ أن حياة كتلك غير صحية و أقنعته بالعيش هنا في الريف |