Gerçek şu ki, o berber dükkanında belediye reisini de, sabıkalıyı da görürsünüz. | TED | والحقيقة هى من رئيس البلدية إلى المجرم، سوف تجدهم في محل الحلاقة هذا. |
Gönüllüler için çaresizdiler çünkü hastanedeki hediyelik eşya dükkanında ortalama gönüllü yaşı 75'ti. | TED | كانوا في حاجة شديدة إلى متطوعين لأن متوسط الأعمار في محل الهدايا في المستشفى كان 75. |
Oyuncakçı dükkânında boş vakit satıyorlarsa lütfen ondan da al. | Open Subtitles | إذا كان هناك وقت في محل الألعاب أرجوك إشتري منه |
Hey, bekle. Ben müzik mağazasında tanışıp, sonra ekebileceğin biri değilim. | Open Subtitles | انتي, توقفي. انا لست مثل اي رجل قابلته في محل الموسيقى |
Beyninizi yeni şeylere maruz bırakın. Onu zorlayın. Örneğin yeni bir dil öğrenin. Bu anıları yerinde tutmak için en iyi yöntemlerden biri. | TED | إذ إن جعل الدماغ في محل تحدٍ، أمام تعلم لغة جديدة مثلا، من أفضل طرق الحفاظ على الذكريات. |
Eşi ile 15 yaşında bir garsonken Michigan'da küçük bir barbekü dükkanında tanışmış. | TED | التقت بزوجها عندما كانت في الخامسة عشر من عمرها وتعمل كنادلة في محل للمشويات بميتشغن. |
Bu hile bana bir büyü dükkanında 17.35 dolara mal oldu. | Open Subtitles | كلفتني هذه الحيلة 17.53 دولار في محل تعليم السحر |
Merhaba, tatlım. Ayakkabı dükkanında günün nasıldı? | Open Subtitles | مرحباً عزيزي، كيف كان يومك في محل الأحذية؟ |
Demek istediğimiz, göğüslerin kadın ayakkabı dükkanında yeri olamaz. | Open Subtitles | وجهة نظرنا هي الثدي ليس لها مكان في محل لبيع الاحذية النسائية. |
Okuldan çıktığında onunla büyü malzemeleri dükkanında buluşalım. | Open Subtitles | اخبرها بأن تلتي معي في محل السحر عندما تعود |
Bir tütün dükkânında iş bulduğumu söyledim. Evleneceğimi söyledim. | Open Subtitles | أخبرتها أني وجدت عملا في محل للسجائر، أخبرتها أني سأتزوج |
Ve bu yüzden mi Hickory Sokağı'ndaki... sırt çantası dükkânında çalışıyordunuz? | Open Subtitles | .. و لهذا السبب كنت تعمل في محل الحقائب المطوية في طريق هيكوري ؟ |
"Kız Arkadaşınız" mağazasında yapılacak olan özür etkinliğinin planlanmasına yardımcı olmak isterim. | Open Subtitles | أود أن أساعد في تنسيق جولة الاعتذار في محل بيع الصديقة الحميمة |
Foot Locker mağazasında tanıştığı çocuklarla. | Open Subtitles | لقد إلتقيت ببعض الشباب المجهولين في محل الأحذية ورافقتهم إلى هناك |
Salak bir sandviç yerinde asgari ücretle ama... | Open Subtitles | وهو فقط ذو أجر متدني في محل ساندوتش غبي ولكن |
Lulu's'ta kimse şüpheliyi hatırlamamış. | Open Subtitles | لا أحد في محل لولو تذكَّر رؤيته لهذا الجاني |
Senin Bogotá'daki bir kitapçıya düzenlediğin bombalı bir saldırıda kız kardeşi öldü. | Open Subtitles | شقيقته ماتت في محل لبيع الكتب في بوغوتا في التفجير الذي دبرتموه |
Benim büyük büyük babam bu ülkeye ilk geldiğinde tüm umutlarını ve hayallerini New York'un doğu yakasındaki küçük bir kasap dükkanına bağladı. | Open Subtitles | عندما جاء جدي الأكبر إلى هذا البلد أول مرة وضع كل آماله و أحلامه في محل اللحم الذي كان يديره |
Açıklaması imkansız ama gazozcu dükkanındaki fil başlı fıçıdan bahsediyordu. | Open Subtitles | لم أستطيع تفسير الأمر أنه كان يتحدث عن الصنبور الذي علي شكل الفيل الذي كان في محل الصودا |
Büro malzemeleri mağazasındaki adam bile durumu anladı. | Open Subtitles | أعتقد بأن حتى الناس في محل المستلزمات يستطيعون أن يرون ذلك |
Biz pazar günleri akşam saat 5:00'te balıkçı mekanında sessizce oturan o seks yapmayan çiftlerden miyiz? | Open Subtitles | هل نحن مجرد ثنائي جنسي فقط يجلسون بهدوء في محل سمك يوم أحد في الليل الساعة الخامسة |
Hiçbir şey olmamış gibi yapıp, bir mağazada çalışamazsın. | Open Subtitles | متظاهرةً أن هذا لم يحدث ثم تحصلين على عمل في محل ملابس أو ما شابه |
Hem de Mallo Pastanesi'nde kremalı pasta yerken. | Open Subtitles | و نحن نتناول كعكة الكريم في محل مايول باتيسيري |