İki ay sonra mayıs ayında, Einstein bu kez atomun varlığıyla ilgili yüzyıllık soruları cevaplayan ikinci bir makale sundu. | TED | بعد شهرين في مايو قدم أينشتاين ورقة ثانية، هذه المرة بمواجهة قرون في مسألة ما إذا كانت الذرات موجودة فعلا. |
Bass Endüstri'sindeki %20 hissem bir işe yaramalı ve ben işimi bitirdiğimde belki sen de yaşam tarzını gözden geçirirsin. | Open Subtitles | حصتي 20 بالمئة في مصانع باس لابد انها تعني شيئا وعندما ينتهي الامر, ربما ستعاود التفكير في مسألة العيش هنا |
Eğer memur dürüst biriyse, rüşvet vermekten tutuklanmak gibi büyük bir ceza alırsınız. | TED | وإذا كان رجل الشرطة نزيه، فستحصل على عقوبة صارمة لكونك أُقِفت في مسألة رشوة. |
En azından, ilk bakışta, mahkemeye getirilme konusunda zorluk yaşanmayacak mükemmel bir dava gibi görünüyordu. | Open Subtitles | حين مواجهتها، على الاقل بدت تقريبا قضية متكاملة تحتمل بعض الصعوبة في مسألة المقاضاة الناجحة |
Bunu söylemenize şaşırdım çünkü bu enerji hatları konusunda destek olacağınızı düşünmemiştim. | Open Subtitles | لأني بصراحة إعتقدت أنك لن تؤيدني في مسألة خطوط الكهرباء هذه |
Tanrı'nın mülkiyet konusunda esnek olduğunu anlamalısın. | Open Subtitles | ستدرك أن الربّ مرنٌ جداً في مسألة الملكيات |
Kendisine uzman olduğu dini bir meseleyi danışacaktım. | Open Subtitles | لتنصحني في مسألة دينية، والتي لديها بها خبرة |
Bu, yalnızca ölüme mahkum kadınları... arzulayan şüpheli bir adam hakkında. | Open Subtitles | الرجل في مسألة المرأة يريد فقط الذين حكم عليهم بالإعدام. |
..ve Vietnam ı göreceksiniz diyorum... gururlu bir barış içersinde... bu şerefli sebebi savunmak, neye malolursa olsun,ne kadar sıkıntı verirse versin, ne kadar fedakarlık isterse istesin. | Open Subtitles | وسأصل في مسألة فييتنام إلى سلام مُشرِّف أن ندافع عن قضية مشرفة |
Geçmişte bazı zorluklar yaşadığınızı biliyorum ama adam öldürmezsiniz ve böyle bir şeye yardımcı olmak istemeyeceğinizi biliyorum. | Open Subtitles | قرأت بعض الأمور السيئة بين سوابقك لكنني لم ار شيئاً يشبه القتل المتعمد و أعرف انك لا تريد أن تكون شريكاً في مسألة كهذه |
Ama, babamım bu parayı zimmetine geçirişini adli bir konu haline de getirmek istemiyorum, | Open Subtitles | ولكنني لا أريد أن أدخل الشرطة في مسألة اختلاس والدي |
Ancak, babamın bu parayı zimmetine geçirişini adli bir konu haline de getirmek istemiyorum. | Open Subtitles | ولكنني لا أريد أن أدخل الشرطة في مسألة اختلاس والدي |
Tanrı'nın mülkiyet konusunda esnek olduğunu anlamalısın. | Open Subtitles | ستدرك أن الربّ مرنٌ جداً في مسألة الملكيات |
Bu teklif konusunda düşündüğünü bildiğim için harika bir sağdıç konuşmam olduğunu söyleyerek ortamı biraz neşelendirmek istedim. | Open Subtitles | أعرف أنك تفكرين ملياً في مسألة الزواج فسأسهل عليك الأمر وأعلمك بأن خطاب الأشبين رائع |
Acaba şu otel konusunda... - ...bana biraz yardımcı olur musun? | Open Subtitles | كنت أتسائل إن كنت تساعدني في مسألة الفندق ؟ |
İnsanlara yardım etme konusunda yeni ve hayatı berbat. | Open Subtitles | إنها جديدة في مسألة مساعدة الناس, وحياتها مقرفة |
Çünkü tecavüzcü rehabilitasyon merkezinde, yatma saati konusunda çok katılar. | Open Subtitles | لأنهم صارمون جداً في مسألة حظر التجوّل في المصحة |
Ve zencefil çayı, kusma konusunda gerçekten faydalı oluyor. | Open Subtitles | و شاي الزنجبيل يساعد في مسألة التقيؤ تلك |
Bayan, nazik bir konu hakkında konuşmaya geldim, beni affedin, ben Kralı düşman etme konusunda sizi uyarmak zorundayım. | Open Subtitles | سيدتي، جئتك في مسألة حساسة، اسمحي لي يجب علي إنذارك مما قد يقدم عليه الملك |