Larry ne olursa olsun yoluma çıkmayacağını söylemişti. | Open Subtitles | لاري قالَ بأنّه لَنْ يَقفَ في طريقِي، مَهْما حَدثَ |
Köpeğini getireceğini söylemişti. | Open Subtitles | قالَ بأنّه كَانَ ذاهِباً إلى إجلبْ كلبه. |
Hiçbir erkeğin kızı için yeterince iyi olamayacağını düşündüğünü söylemişti. | Open Subtitles | قالَ بأنّه ما إعتقدَ أي رجلِ كَانَ كفء بما فيها الكفاية لبنتِه. |
Ona bunu söylemeni istiyorum, Al. Ona John üzgün olduğunu söyledi dersin. | Open Subtitles | أُريدُك أَنْ تُخبرَها ذلك يا آل أُخبرُها بأنّ جون قالَ بأنّه كَانَ آسفَ |
Leo acil bir arama olduğunu söyledi. Merak ettim.. | Open Subtitles | الأسد قالَ بأنّه كَانَ نداءاً مستعجلاً، أنا قُلِقتُ. |
Ross, Torino'dan dönüş uçağından indikten hemen sonra editörünü arayıp, kaynağıyla görüştüğünü söylemiş. | Open Subtitles | نداءروسإلىمحرّرِهحيث قالَ بأنّه فقط قابلَ المصدرُ حَدثَ مباشرةً بعد طيران تورنه هَبطتُنّ. |
O halde kesinlikle olduğunu söylediği yerdeymiş. | Open Subtitles | لذا، هو كَانَ بالضبط حيث قالَ بأنّه كَانَ. |
Pazar günü telsizde olacağını söylemişti. Rakamı Bildiriyor. | Open Subtitles | قالَ بأنّه سَيَكُونُ على الراديو يوم الأحد هو يُعيدُ الرقم |
Adam çatıda esrar içtiğini söylemişti. | Open Subtitles | غاي قالَ بأنّه كَانَ يُدخّنُ المخدر على السقفِ. |
Su saatimi kontrol etmek için geldiğini söylemişti. | Open Subtitles | قالَ بأنّه كَانَ هنا لتَدقيق مترِ مائِي. |
İrtibatı korumaya niyetli olduğunu söylemişti, bakalım ne kadar ciddiymiş. | Open Subtitles | هو قالَ بأنّه راغبَ لإبْقاء خطوطِ الإتصال مفتوحة لذلك دعونا نرى مدى جديته |
Oldukça zengin biri ve ona ulaşmanın zor olduğunu söylemişti. | Open Subtitles | قالَ بأنّه كَانَ a رجل غني جداً وصعب للوُصُول إلى. |
Gözünü korkutmakla yetineceğini söylemişti ama bilemiyordum. | Open Subtitles | قالَ بأنّه كَانَ فقط يُحاولُ إخافته، لَكنِّي لَمْ أَعْرفْ. |
Michael beni bir önceki sene yapılan toplantıda gördüğünü söylemişti. | Open Subtitles | مايكل قالَ بأنّه يَراني في الإتفاقيةِ السَنَة الماضية. |
Calvin kurbanı kırmızı bir odaya koyduğunu söylemişti. | Open Subtitles | كالفين قالَ بأنّه وَضعَ ضحاياه في غرفة حمراء |
Kendisine olanların ve görünüşünün kendi hatası olmadığını, bunun sadece onun kaderi olduğunu söyledi. | Open Subtitles | قالَ بأنّه ما كَانَ عيبَه الذي شاهدَ الطريقَ بإِنَّهُ عَمِلَ، بأنّه كَانَ فقط قطعته. |
Bir kıza daha ihtiyacı olduğunu söyledi ve ben de Betty'i aradım. | Open Subtitles | قالَ بأنّه إحتاجَ آخراً البنت، لذا دَعوتُ بيتي : |
Kuyumcu ellerindeki en iyisi olduğunu söyledi. | Open Subtitles | إنّ الفرقةَ ذهبُ أبيضُ. صاحب محل المجوهرات قالَ بأنّه كَانَ الألطفَ الواحد كَانَ عِنْدَهُ. |
Özel kuvvetlerden olduğunu söyledi. | Open Subtitles | ستيف ريمنجتون قالَ بأنّه كَانَ في القواتَ الخاصّةَ. |
Denedim efendim fakat meşgul olduğunu söyledi. | Open Subtitles | حاولتُ، لَكنَّه قالَ بأنّه كَانَ مشغولَ، سيد |
Arayan kişi arabasını sürerken bir ceset gördüğünü söylemiş. | Open Subtitles | الشخص المتّصل قالَ بأنّه قادَ مِن قِبل ورَأى الجسمَ. شروق الشمس كَانَ في 6: |
Arkadaşının bütün kokaini koyduğunu söylediği yer. | Open Subtitles | ذلك حيث زميلُكَ قالَ بأنّه وَضعَ كُلّ الكوكائينِ. |