| Doğuş Kilisesi'ne gitti ve eski bir merdiven getirdi, o kadar eskiydi ki İsa'nın doğumunu görmüş bile olabilir. | TED | فذهب الى كنيسة الميلاد واحضر لنا سلما قديما كان قديما لدرجة انه قد يكون حضر ميلاد المسيح. |
| Herkese merhaba. TED’e ilk kez katıldığım için buzları kırmak adına eski bir dostu da yanımda getirdim. | TED | مرحباً بالجميع. لأن هذه هي أول مرة لي في تيد، قررت أن أحضر معي صديقا قديما ليساعدني في كسر الجمود قليلا. |
| Bu konuşmayı Pierre'in olduğu kadar senin de eski bir arkadaşın ve hocan olarak yapıyorum. | Open Subtitles | أفعل ذلك بصفتي صديقا قديما بيير كما صديقك القديم والمعلم. |
| Eskiden bunu zor yollarla yapmak durumundaydık. Belirli özelliklere sahip yavruları seçip onları çiftleştirerek yapıyorduk. | TED | لكن كان علينا القيام بذلك بالطريقة الصعبة قديما باختيار نسل بشكل معين ثم استيلادهم. |
| Yüce Divan Eskiden olduğu yerden çok aşağılarda. | TED | المحكمة العليا سقطت عما كانت عليه قديما |
| Evin deposuna gidip yenisiyle degistirecegim. Bu kilit bayagi eskidi. | Open Subtitles | أنني سأذهب إلى متجر الأدوات المنزلية و أشتري بديلا, ذلك القفل أصبح قديما |
| yaşlı gümrük memurunun eski imparatorluk üniforması giyiyor olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | و لقد لاحظت أن موظف جمرك يرتدي زيا امبراطوري قديما و باليا |
| İtalyanlar bir zamanlar hastalıkları yıldızların oluşturduğuna inanıyorlardı. | Open Subtitles | كان الإيطاليون قديما يعتقدون بأن الأمراض كانت تأتى بتأثير من النجوم |
| Amcamın gittiği adam sadece silah yapan normal biri değil eski bir zanaatkarmış. | Open Subtitles | الرجل الذي ذهب العم ريد لرؤية كان أكثر من مجرد صانع أسلحة ؛ كان كما قال العم ريد ، حرفيا قديما ، وصانع اسلحة سحرية. |
| Çok eski bir şey olabilir ve elbette çok da önemli bir şey. | Open Subtitles | هو يمكن أن يكون شيءا قديما جدا. بالتأكيد شيء مهم جدا. |
| Bugün eski bir arkadaşımı kaybetmiş olabilirim. Ama yenisini buldum. | Open Subtitles | ربما خسرت صديقا قديما اليوم ولكني ربحت آخر |
| Gelip bana ağlayacağını biliyordum, ben de onlara bela olsun diye eski bir dostu devreye soktum. | Open Subtitles | لقد كنت اتوقع ان تتخلي عني لذلك استخدمت صديقا قديما ليؤذيهم مدى الحياة |
| Niye biri eski bir mızrak alsın ki... etrafta o kadar çok şey varken? | Open Subtitles | لماذا يأخذ احدهم رمحا قديما بينما هناك اشياء خردة اخرى ايضا |
| eski bir arkadaşımın öldüğünü öğrendim. | Open Subtitles | لقد اكتشفت للتو ان صديقا قديما لي قد مات |
| Veritabanında o kadar geriye ait pek birşey yoktur. Yani çok eski bir tarih... | Open Subtitles | لن يكون هناك الكثير في قاعدة البيانات عن تلك الفترة.كان تاريخا قديما |
| eski bir arkadaşımın öldüğünü öğrendim. | Open Subtitles | لقد اكتشفت للتو ان صديقا قديما لي قد مات |
| Eskiden bilgisayarınıza yeni bir şeyler yaptırmak isteseniz programlamanız gerekirdi. | TED | إعتدنا قديما علي انه عندما تريد من الحاسب القيام بمهمة ما فإنه عليك برمجته. |
| Eskiden olsa bir dublörün üreteceği çözüm "Olabildiğice hızlı. gidelim. Saatte 100 km! | TED | الآن بالنسبة لمؤد المخاطر قديما .. سيقول في نفسه امرٌ بسيط.. كل ما علي القيام به هو الاسراع الى سرعة 60 ميل في الساعة |
| Eskiden Avrupa'da bazı insanlar kiliseye saklanırlarmış. | Open Subtitles | أتعلم ، أن قديما في اوربا كان الناس يختبأون في الكنائس يعتقدون أنه مكان آمن |
| Bu davranış biraz eskidi. | Open Subtitles | هذا التهديد أصبح قديما بعض الشيء |
| Evet ama birkaç oyuncak serpiştirmezsen hüzünlü, yaşlı bir yatalağın ölmeden önceki satışına benziyor. | Open Subtitles | حسنا إذا لم تنثر بعض الألعاب سيبدو كأنك تقيم معرضا حزينا قديما لبيع ماتملكه قبل أن تموت |
| bir zamanlar, televizyonun bile olmadığı bir zamanda, sinemanın, radyo ve kitapların olmadığı bir yer vardı. | Open Subtitles | قديما وفيما مضى لم يكن هناك تلفاز ولا صور متحركة ، ولا راديو ولا كتب |
| Vatanseverlik eski moda olabilir ama bir vatansever dürüst bir insandır. | Open Subtitles | الوطنية قَدْ تَكُون شيئا قديما لكن الوطني رجل صادق |