Hiç olmazsa arkada bir poşet bulundur da çöpü içine koy. | Open Subtitles | تعلمين بانه على الأقل بإمكانك وضع سلة قمامة في المقعد الخلفي |
- Ne? - Dört ayaklı pislik. Bunu söyleyebilir misin? | Open Subtitles | حسناً قمامة لها أقدام ، هل يمكنك أن تقولي هذا؟ |
Şimdilerde internetin devasa, ıslah edilemeyen bir çöplük yangını olduğunu söylemek daha popüler. | TED | واليوم إنه من الشائع أكثر القول أن الإنترنت بمثابة حاوية قمامة ضخمة محترقة لا يمكن إصلاحها. |
Güzel bir şekilde yaşamak için Amerika'ya geldim ama nihayetinde bir çöpten farksızım. | Open Subtitles | ،لقد ذهبت إلى أمريكا لأعيش جيداً ولكنني في النهاية إلى جانب صندوق قمامة |
Nasıl olmuştu bilmem ama plastik bir çöp kovasında yapmıştım. | Open Subtitles | حسناً, لا اعرف كيف. لقد صنعتها في علبة قمامة بلاستيكية |
O karşıdaki çatlak gibi onlara bok atalım! | Open Subtitles | ونرمي قمامة عليهم مثل المجنون في الغرفة الأخرى |
Eğer bidonların etrafında çöpler varsa ne zengin ne fakirdir, turistik yerdir. | Open Subtitles | إذا وجدت قمامة بصناديق القمامة فهو بلد سياحي لا غني ولا فقير |
İnsanlar odaya girdiğinde bunun yerdeki bir Saçmalık olduğunu düşünüp görmezden gelecekti. | TED | لذلك فالناس يسيرون في الغرفة وقد يتجاهلونه تقريبا، معتقدين أنه فقط قمامة مرمية على الأرض. |
Uzay çöpü. Sizi, değerli olduğuna inandırmak istedim. | Open Subtitles | إنها مجرد قمامة فضائية، وقد أردت خداعكمبقوليأنهاقيمة. |
Birilerinin çöpü birilerinin kanıt yığınıdır. | Open Subtitles | قمامة رجل واحد هي كومة من الأدلة لرجل آخر |
- Hayır, pislik bıraktıysa ben temizlerim. | Open Subtitles | لا، إن كان ترك قمامة خلفه فأنا من سينظفها |
Biri kafama silah dayadı, ölmeyi hak eden değersiz, aşağılık bir pislik parçası olduğumu söyledi. | Open Subtitles | أحدهم وضع السلاح على رأسي أخبرني أني قمامة عديم القيمة وحثالة مثلي يستحق الموت |
Ateşli, terli çöplük ...bebeğimin galip gelmesine yardımcı olmaz. | Open Subtitles | قمامة مثيرة ومليئة بالعَرَق تُساعِد طفلي على الفوز |
Muhtemelen boktan arsalara dönüşmeyi bekleyen çöplük alanlarıdır. | Open Subtitles | انهم على الارجح مجرد مقالب قمامة في انتظار أن يتحولوا إلى أراضي مقسمة رديئة |
Yok ya, sanki daha önce hiç çöpten yememiştin. | Open Subtitles | أوه , وكأنك لم تؤكل للخروج من صندوق قمامة قبل. |
Cesedini, güvenli evin bir sokak ötesindeki bir çöp tenekesinde bulmuşlar. | Open Subtitles | وجدوا جثته في مكب قمامة على بعد شارع من البيت الآمن |
Her neyse eger memleket bok olduysa biz de ustundeki sinekler oluyoruz, degil mi? | Open Subtitles | حسناً,علي أية حال. إذا كانت هذه البلد قمامة, فكل شخص آخر مجرد الذباب علي قمامتنا. |
Bir bütün oldular artık. Şehirde ağaçlar, ormanda çöpler. | Open Subtitles | انها الآن شيءٌ واحدٌ ضخم حاليا يوجد أشجار في المدينة و قمامة في الغابة |
Bu yeni uzaylılarla kurduğun ittifak tam bir Saçmalık. | Open Subtitles | هذا التحالف الذي عقدته مع هذه التشكيلة الجديدة من الفضائيين هو عبارة عن قمامة |
Her sene üretilen 100 milyar termal plastik tanesinin yarısı hızlı yoldan çöpe gidiyor. | TED | نصف الـ 100 بليون كرية بلاستيكية حرارية من كل سنة ستتحول إلى قمامة المسار السريع |
Gece vardiyasındakilerin çöpünü dökmeye çıkmıştım ve arka sokakta iki adam gördüm. | Open Subtitles | خرجت إلى الخلف لأرمي قمامة الطاقم المسائي ورأيت عدة رجال في الزقاق |
Binanın arkasındaki çöplükte kahverengi bir sırt çantasındalar. Anladın mı? | Open Subtitles | إنها في صندوق العدة في قمامة خلف مبناكم, إستوعبت الأمر؟ |
Eldivenini çöpte bulup, tersine mi çevirdiler? | Open Subtitles | هل عثروا على قفازاته بصندوق قمامة وقلبوها؟ |
Ceza olarak bana park yerindeki tüm çöpleri tek tek toplattı. | Open Subtitles | جعلني ألتقط كل قطعة قمامة في موقف السيارات كنوع من العقاب |
Onlar işe yaramaz. Atın gitsin. | Open Subtitles | إنها مجرد قمامة , تستطيعون إلقائهم بعيداً |
Evet. - Çöp arabası evinin köşesindeki direklerden birine girdi. | Open Subtitles | أجل ، شاحنة قمامة صدمت عمود كهرباء بجانبك |