ve o bir de yaşlılar evindeydi, bir huzurevinde diğer yaşlı insanlarla beraberdi, bu yüzden tam olarak diğerleri gibi görünmesi gerekiyordu. | TED | وانه أيضا في منزل قديم ، وانه في دار رعاية المسنين حول مسنين آخرين ، لذلك كان عليه أن يشبه بالضبط الآخرين. |
Küçük bir zıpkın gibi bir aletle kafatasını delip, beynine ulaşması gerekiyordu. | Open Subtitles | كان عليه أن يثقب الجمجمة و يصل للدماغ بشيء مثل رمح صغير |
Küçük bir zıpkın gibi bir aletle kafatasını delip, beynine ulaşması gerekiyordu. | Open Subtitles | كان عليه أن يثقب الجمجمة و يصل للدماغ بشيء مثل رمح صغير |
Vittorio'nun eşi aradı Eve gitmesi gerekti. | Open Subtitles | زوجة فيتوريو إتصلت ,كان . عليه أن يذهب للمنـزل |
Tüm çiftlik işlerinden vazgeçmek zorunda kaldı. | TED | كان عليه أن يتخلى عن جميع الأنشطة الزراعية. |
O da, ben de biliyorduk ki, beni bırakmak zorundaydı. | Open Subtitles | كان يعرف و كنت أعرف أنة كان عليه أن يتركني |
Araması lazımdı. Umarım önemli bir şey olmamıştır. | Open Subtitles | كان عليه أن يعتذر أتمنى بألا يكون أصابه مكروه |
Buna uyum sağlaması gerekiyordu ve çabuk olmalıydı, o da yaptı. | Open Subtitles | لذا كان عليه أن يدخل أجواء ذلك وبسرعة وقد فعل ذلك. |
Önce beni bıraktı çünkü o bir centilmen ve pantolonunu giymesi gerekiyordu. | Open Subtitles | أجل، لقد أنزلني أوّلاً، لأنّه راقي، وأيضًا كان عليه أن يلبس سرواله. |
DNA testi için kan örneği vermesi gerekiyordu güya ama gitmemiş. | Open Subtitles | كان عليه أن يزوّدهم بـ عيّنة من دمه لاختبار الحمض النووي. |
'ama Chris onun iki tane dolu silah tutuyor, 'olması gerçeğine saygı duyması gerekiyordu. | Open Subtitles | ولكن كريس كان عليه أن يحترم حقيقة أنه كان يحمل زوج من البنادق مملوئين ظاهريا بالرصاص |
'Tom'unda dolu olmadıkları gerçeğine saygı göstermesi gerekiyordu. | Open Subtitles | وتوم كان عليه أن يحترم حقيقة أنهم لم يكونوا مملوئين |
Takıma girebilmek için birinci veya ikinci olması gerekiyordu. | Open Subtitles | كان عليه أن يحل في المركز الأول أو الثاني لكي ينضم للفريق. |
Erkek arkadaşımın ne yazık ki beklenmedik bir şekilde şehir dışına çıkması gerekti. | Open Subtitles | بشأن ذلك لسوء الحظ لقد كان عليه أن الاسراع بالخروج من المدينة بشكل غير متوقع |
Başkan Kim'in bir randevusu vardı, bu yüzden çıkması gerekti. | Open Subtitles | المدير كيم لديه موعد، لذا كان عليه أن يغادر. |
İtfaiyecinin beni çıkarabilmek için büyük bir makas kullanması gerekti. | Open Subtitles | الإطفائي كان عليه أن يستخدم أدات " فكي الحياة" ليخرجني |
Ertesi gün işte, yarayı saklamak için ameliyat maskesi takmak zorunda kaldı. | TED | في الصباح التالي كان عليه أن يرتدي قناع جراحة كي يخفيها. |
Burada çalışan bir avukat bana, sanıklardan "dünyanın pislikleri" olarak bahsetmişti ve sonrasında onları temsil etmek zorunda kaldı. | TED | أُخبرت مرة أن محام كان يعمل هناك أشار إلى المتهمين على أنهم "حثالة الأرض" وبعدها كان عليه أن يمثلهم. |
Neden karısının parmaklarını broşuyla yere iğnelemek zorunda kaldı emin değilim ama.. Bana biraz aşırı geldi. | TED | أنا لست متأكدا لماذا كان عليه أن يثبت أصابعها الى الأرض بدبوسها المزخرف، هذا يبدو قاسياً بالنسبة لي. |
Bir mindere oturmak zorundaydı; kıprdamadan, hareketsiz biçimde, çünkü çok ağrısı vardı. | TED | كان عليه أن يجلس على وسادة، ويبقى كذلك، دون حراك، لأن ذلك كان مؤلما جدا. |
Nöbetine geç kaldı. 12:00'da gelmesi lazımdı. | Open Subtitles | تأخرعلى حراسته كان عليه أن يأخذ مكاني على الساعة 12 |
Seri üretilebilir de olmalıydı, çünkü herkes için her yerde üretilebilmesini istiyordum. | TED | كان عليه أن يكون قابلا للتصنيع عنطاق كبير لأنني أردت أن يتم ذلك في أي مكان، لأي شخص. |