tüm varlığımız alıp, kazandığımız o yeni bilgi etrafına sarmalı ve aralarında bağlar kurmalıyız, böylece daha anlamlı hale gelir. | TED | نريد ان ناخذ وجودنا ككل و نضعه حول تلك المعرفة الجديدة و نقوم بكل تلك الارتباطات و سيصبح ذو معنى |
Medine'nin ilk camii gibi, tüm toplumun yardımı ile yapıldı. | Open Subtitles | كأول مسجد بنى فى المدينة وبمساعدة من أفراد المجتمع ككل |
Doğadaki diğer her şey gibi tüyler de milyonlarca yılda bugünkü hâline evrimleşti. | TED | ككل الأشياء في الطبيعة، الريش تطور على مر ملايين السنين ليصل شكله الحديث. |
Sanayide kurtarılacak diğer bir yarım trilyon dolar daha var. | TED | لكن الصناعة ككل لديها من الطاقة نصف تريليون دولار آخر باقي للإدخار. |
Bunun anlamı, sistem aniden bir bütün olarak bir davranış sergilemeye başlar ve bu davranış, sistemin bileşenlerine bakılarak anlaşılamaz veya kestirilemez. | TED | هذا يعني أن النظام ككل يبدأ فجأة في إظهار سلوك لا يمكن فهمه أو التنبؤ به من خلال النظر إلى مكونات النظام. |
diğer bütün hastanelerde olduğu gibi benimle ilgilenen bir asistan vardı. | TED | حسنا، ككل المستشفيات، يوجد طبيب مقيم مختص بحالتى. |
Bütün Amerikalı kadınlar gibi tüm yapabileceğin, restoranlarda sipariş verip erkeklerin parasını harcamak. | Open Subtitles | أنت ككل النساء الأمريكيات كل ما يتقنونه هو طلبات المطاعم وصرف نقود الرجل |
tüm dünyada 12 ünite kullanılıyor, en zengin bir milyar kişi, bunlardan altı tanesini kullanıyor. | TED | و12 وحدة تستخدم في العالم ككل والمليار الاغنى في العالم يستخدم 6 واحدات منها |
Eğer düşünürseniz, tapirlerin yok olması tüm biyo-çeşitliliği ciddi olarak etkileyecektir. | TED | إذا فكرت في ذلك انقراض حيوانات التابير سوف يؤثر بجدية على التنوع البيولوجي ككل |
Bruce, iyileştirmek için inşa etme yöntemini kullanıyordu. Sadece hasta olanlar için değil, bir bütün olarak, tüm topluluk için. | TED | كان بروس يستخدم طريقة البناء من أجل الشفاء، ليس من أجل اولئك المرضى فقط، بل للمجتمع ككل. |
Her boşluk Kim İl-Sung ve Kim Jong-İl'in portreleriyle doldurulmuştu, Kuzey Kore'deki diğer her yer gibi. | TED | وكل جهة فارغة كان يتم تغطيتها بصور كيم ال سونغ و كيم جونغ ال، ككل مكان في كوريا الشمالية. |
Bir plan geliştirdiğinizi düşünün, masanın bir ucunda bir rahip ve diğer ucunda da uyuşturucu taciri, kilisenin toplumun tamamına yardım edebileceği bir yol arıyor. | TED | تخيل أن تقوم بوضع خطة ولديك رجال دين على أحد أطراف الطاولة وتاجر هيروين على الطرف المقابل، يضعون تصور لكيفية قيام الكنيسة بخدمة المجتمع ككل. |
Aynı diğer bütün bilgiler gibidir. Tahmini, varsayımsal, gözlemle test edilmiştir, ondan türememiştir. | TED | إنها ككل معرفة. حدسية، تخمينية، مختبرة بالتأمل، ليست مستمدة منها. |
Sistemin bir bütün olarak işleyişi birbirinden bağımsız kurallara bakarak öngörülemez. | TED | إن سلوك الجهاز ككل لا يمكن توقعه من القواعد الفردية فقط. |
Bu videodaki başka bir problem, beynin hareket sırasında sert bir bütün olarak gösterilmesidir. Bu da doğru değildir. | TED | المشكلة الأخرى في هذا الفيديو هي أن الدماغ يظهر ككل جامد بينما يتحرك حولها، وليس ذلك بالشيء الصحيح أيضاً. |
Biz işi mükemmel yaptık, ama serbest fon endüstrisi bir bütün olarak mükemmel iş yapmadı. | TED | ما قمنا به مدهش، ولكن قطاع صناديق التحوط ككل لم يبلي بشكل جيد. |
Hepimizin doğumunda olduğu gibi onun da hiçbir şeyi yok. | Open Subtitles | ككل إنسان عند الولادة، ليس هنالك شيء بالنسبة لها. |
Bu, teknik olarak 'barchan' olarak bilinen olaydır ve bütün kumul çöl boyunca yılda 17 metre hızla batı istikametinde yürür. | TED | وتعرف الظاهرة علميا بالهلالية وهي عبار ة عن.. مشية الكثيب في الصحراء ككل تجاه الغرب.. بسرعة مقدارها 17 مترا في السنة. |