| dedi. O zaman ona, ondan hiç de farklı olmadığımızı söyleyecek cesaretim yoktu. | TED | لم تكن لدي الشجاعة وقتها لأخبره لا، نحن لسنا بمختلفين عنه. |
| Babam hayatını kaybetmişti ve onu çok sevdiğimi söyleyecek şansım olmamıştı. | TED | والدي وافته المنية، ولم تسنح لي الفرصة لأخبره أني أحبه. |
| -Parayı alacağını söylemek için. Ama ben onunla konuşurken hayattaydı. | Open Subtitles | لأخبره انه سوف يحصل على المال وعندما انصرفت كان مازال حيا |
| Bir kez çıktık ve bugün de onunla devam edemeyeceğimi söylemek için yemeğe çağırdım. | Open Subtitles | خرجنا معاً مرة وتناولت الغذاء معه اليوم لأخبره أن يغسل يديه |
| Ona senin öyle bir adam olmadığını söylemeye içim elvermiyor. | Open Subtitles | ليس لديّ القوة لأخبره أنك لست هكذا نوع من الرجال |
| Ve şimdi eve gidip ona Seattle'ın en iyi heceleyen kişisiyle tanıştığımı söyleyeceğim. | Open Subtitles | وسأذهب للمنزل الآن لأخبره أنني قابلت أفضل متهجأ في سياتل |
| Babamı arayıp çadırı hazırlamasını söyleyeyim. | Open Subtitles | حسنا سأتصل بوالدي لأخبره بأن يجهز الخيمة القديمة |
| Bilirsin, ona söyleyecektim, çünkü arkadaşımız. | Open Subtitles | تعرفين أنني كُنت لأخبره لأن هذه هي فائدة الأصدقاء. |
| Bu kişinin kim olduğunu bilmeliyim, bu sayede onlara güvenimi sonsuza dek kaybettiklerini söyleyebilirim. | Open Subtitles | و أريد أن أعرف هويته لأخبره بأنه قد فقد ثقتي للأبد |
| Peki ya sonunda ona tüm hissettiklerimi söyleyecek gücü bulabilecek miydim? | Open Subtitles | أليس كذلك؟ وهل أخيراً سأتحلى بالجرأة لأخبره بحقيقة شعوري؟ |
| Kim bilir ne kadar zamandır bunu ona söyleyecek birini bekleyen benim. | Open Subtitles | انا الوحيده الموجوده في هذا المكان منذ مده انتظر شخص لأخبره |
| Ona, geleceğinde muhtemelen NBA'in olmayacağını söyleyecek cesareti bulamadım. | Open Subtitles | لم أملك القلب لأخبره أن كرة السلة على الأرجح ليست مستقبله |
| Biraz daha fazlasına ihtiyacım olduğunu söylemek için aramıştım onu. | Open Subtitles | اسمع، لقد اتّصلتُ به لأخبره أنّي أحتاج بعض المال. |
| O gece, Lee'ye hamile olduğumu söylemek için eve gelmiştim. | Open Subtitles | لقد عدت للمنزل تلكَ الليلة لأخبره أني حامل |
| Senin o tür bir adam olmadığını söylemeye kalbim elvermiyor. | Open Subtitles | ليس لديّ القوة لأخبره أنك لست هكذا نوع من الرجال |
| - Kazanacağını, ...hayvanat bahçesinin kapanacağını, ve Sophie'nin koruma altına alındığını söylemeye. | Open Subtitles | لأخبره أنه فاز وسيغلقون المكان ويأخذون الغوريلا |
| Bu konunun dışına çıkacağım ve bunun sadece hamburger meselesi olmadığını söyleyeceğim. | Open Subtitles | أنا خارجة إليه هناك لأخبره بأن هذا ليس مجرد بيرغر |
| Kahretsin, ona söyleyeceğim başka bir şey var mıydı? | Open Subtitles | تباً ، لم يكن هناك اي شيء آخر لأخبره ؟ كان يجب أن أقول الكثير |
| Babamı arayıp çadırı hazırlamasını söyleyeyim. | Open Subtitles | حسنا سأتصل بوالدي لأخبره بأن يجهز الخيمة القديمة |
| Oraya ona gerçeği söylemeye gittim, sonra söyleyemedim, ondan sonra bu sabah söyleyecektim ama seks o kadar iyiydi ki eğer ona söylersem, bir daha onunla seks yapamayacağımı fark ettim. | Open Subtitles | ذهبت هناك لأخبره الحقيقة و بعدها لم اخبره و بعدها كنت سأخبره بهذا الصباح |
| Memnuniyetle defolup gitmesini söyleyebilirim. | Open Subtitles | . سأكون أكثر من سعيد لأخبره أن يغربُ من هنا |
| Kredi kartı üçkağıdını ve benden çaldığını ona anlatmak istedim. | Open Subtitles | عرفت عنوانه وأردت إخافته لأخبره بانه بإعلان أحتيال أئتماني كان يسرق مني |