Burası USS Defient, saldırıya ugradık ve büyük hasar aldık. | Open Subtitles | هذاهويو إس إس . متحديا نحن تحت الهجوم و قد تعرضت لأضرار جسيمة. |
Her vuruş, nano yüzeyime büyük çapta hasar veriyor. | Open Subtitles | كل طلقة منها تؤدى لأضرار واسعة النطاق لغلافى النانوى |
O araba hasar aldı ve vita radyasyonu kaynıyor olması kuvvetle muhtemel. | Open Subtitles | تلك السيارة تعرضت لأضرار بالموقع ومن المرجح أنها تعج بإشعاع فيتا |
Bir sürü ilaç verdiler, serum taktılar ve kalıcı beyin hasarı olabilir, ama yaşayacak. | Open Subtitles | إنّهم يقومون بحقنه بالكثير من الأدوية ومن الممكن أنّه قد تعرّض لأضرار عقلية دائمة ولكنّه سيعيش |
Bu evin tamire ihtiyacı var ama yangın hasarı var diye bir evi yargılamayın. | Open Subtitles | مثل هذا المنزل يحتاج لأصلاح السقف ولا تحكموا على المنزل فقط لأضرار الحريق فيه |
Muhtemelen Pete'nin kamyon hasarı olayını da bu yüzden kapatmıştır. | Open Subtitles | -ما سبب تغطيته لأضرار شاحنة (بيت) أيضاً -لا أعرف |
Düzeltilememişti çünkü var olan tek el yazması, 2. Dünya Savaşı esnasında gerçekleşen Dresden bombalaması sırasında kötü bir biçimde hasar görüp, yitirildiği bilimciler tarafından bildirilmişti. | TED | والسبب وراء عدم تنقيحها من قبل هو توافر مخطوطة واحدة منها كانت تعرضت لأضرار بالغة أثناء إلقاء القنابل الحارقة على درسدن خلال الحرب العالمية الثانية وقد أعلن ذلك الجيل من الباحثين فقدانها. |
Biraz hasar aldık, probleme bu mu sebep oluyor? | Open Subtitles | هل تعرّضنا لأضرار تسبب المشكلة؟ |
Beyni büyük hasar görmüş olabilir. | Open Subtitles | الفحوصات أظهرت أنّه تعرّض لأضرار جسيمة |
İz yok, hasar yok. | Open Subtitles | لا يوجد آثار لا أثر لأضرار |
Kalıcı beyin hasarı olabilir. | Open Subtitles | قد يتعرّض لأضرار عقلية دائمة |