Önceki gün kocası, kendisine yemek hazırlaması gereken saatte evde olmadığı için kadını dövmüş. | TED | في اليوم السابق، ولكن زوجها قام بضربها لأنها لم تكن في المنزل لتعد له وجبة العشاء |
Kişisel bir mektup olmadığı için, önemli bir şey olmadığını zannetti. | Open Subtitles | لأنها لم تكن رسالة شخصية ظنت أنها غير مهمة |
Bu benim arabam olmadığı için ne kadar mutluyum anlatamam. | Open Subtitles | لا يمكنني إخباركِ بمقدار سعادتي لأنها لم تكن سيارتي |
Bu benim arabam olmadığı için ne kadar mutluyum anlatamam. | Open Subtitles | لا يمكنني إخباركِ بمقدار سعادتي لأنها لم تكن سيارتي |
Tam olarak kendinde olmadığı için şanslıydım. | Open Subtitles | أجل, إني محظوظة لأنها لم تكن واعية تماماً |
Ve sonra Mike, yeterince Asyalı olmadığı için onu terk edene kadar Mike Chang'le çıktı. | Open Subtitles | و بعد ذلك لقد واعدت مايك تشانق , حتى تركها لأنها لم تكن اسيوية بما فيه الكفاية او شئِ ما |
Başta ev yapımı olmadığı için biraz üzülmüştüm çünkü ev yapımı olanlar daha iyidir değil mi? | Open Subtitles | في البداية، كنت مستاءاً قليلاً لأنها لم تكن معدة منزلياً لأن الكعك المعد منزلياً أفضل أليس كذلك؟ |
Ama hiç öyle olmadığı için sürekli sefil halde yaşarız. | Open Subtitles | لهذا نحن تعساء لأنها لم تكن كذلك. |
Geçen gece, orada olmadığı için deliye döndün, şimdiyse kendin mi oradan indirmek istiyorsun? | Open Subtitles | حسناً، في تلك الليلة كنتِ غاضبة لأنها لم تكن معلّقة، -لكن الآن تريدين أخذها؟ -نعم. |
Evet, daha kötüsü olmadığı için şanslı. | Open Subtitles | -أجل إنه محظوظ لأنها لم تكن أسوأ من ذلك. |
Yeterince hızlı olmadığı için mi? Mücevherler. | Open Subtitles | لأنها لم تكن سريعه كما يجب المجوهرات |
Kanal onu memeleri olmadığı için kovdu. | Open Subtitles | شبكة قد فصلتها لأنها لم تكن تملك أثداء. |
Ölümcül olmadığı için çok şanslı. | Open Subtitles | إنه محظوظ جداً لأنها لم تكن مميتة. |
Jane'in davası olmadığı için çok memnunum. | Open Subtitles | أنا مسرورة للغاية لأنها لم تكن قضيّة (جاين) |