"لاحظت أن" - Traduction Arabe en Turc

    • fark ettim
        
    • fark ettin
        
    • olduğunu fark
        
    • fark ettiniz
        
    • farkettin
        
    • Farkettim ki
        
    • olduğunu gördüm
        
    • fark etti
        
    Gelinle damadın kilisede öpüşmediğini fark ettim. Biraz garip bir durum. Open Subtitles لاحظت أن العروسين لم يتبادلا القبل في الكنسية، وذلك أمر غريب
    Dün gece yapacaktım ama sonra gözlerine baktım ve fark ettim ki benimle gerçekten seks yapmak isteyen birisini bulmak çok zor. Open Subtitles كنت سأفعل ذلك بالأمس ، ولكن عندما نظرت خلال عينها لاحظت أن كم من النادر أن تقابل شخص مستعد للقيام بالجنس معك
    Erkeklerde kadınlardan daha çok yara olduğunu fark ettin mi? Open Subtitles هل لاحظت أن بالرجال قروح أكثر من النساء؟
    Bodrumun pencerelerindeki parmaklıkları fark ettin mi? Open Subtitles هل لاحظت أن هنالك قضباناً على نوافذ الدور التحتاني
    Birine sormayı istiyordum. Buranın bir balıkçı köyü olduğunu fark ettim. Open Subtitles كنت أنوي أن أسأل أحدما لقد لاحظت أن تلك قرية للصيد
    İşten çıkıp doğru eve giden erkek olmadığını fark ettiniz mi? Open Subtitles هل لاحظت أن لا رجل يعود مباشرةً للمنزل من عمله ؟
    Yüz yüze sevişen tek hayvanın, insan olduğunu farkettin mi? Open Subtitles هل لاحظت أن البشر هى الكائنات الوحيدة التى تمارس الحب وجهآ لوجه؟
    Tabii doğru , o zamana kadar her şey çok normaldi çünkü. Sessizlik lütfen. Sonra Farkettim ki aileyi genişletmem gerekiyordu. Open Subtitles لأن كل شىء كان جيدا حتى تلك النقطة لذلك لاحظت أن ما على فعله هو توسيع العائلة
    Kablosunun çıkmış olduğunu gördüm ve dikkatle kablonun öteki ucunu aramaya başladım. Open Subtitles فلقد لاحظت أن السلك الخاص بها واضح لذا تتبعته بحرص نحو المصدر
    Bir gün penguenin bedeninin yüzerken arkasında baloncuklardan bir iz bıraktığını fark etti ve nedenini sordu. TED في أحد الأيام، لاحظت أن أجسام البطاريق تترك خلفها ذيلاً من الفقاقيع عندما تسبح، وسألَت عن السبب.
    İçeri girdiğinde gömleğinin ütülenmediğini ve tıraş olmadığını fark ettim. Open Subtitles عندما دخلت لاحظت أن قميصك مكرمش لم تحلق منذ فترة
    Birkaç şey bilirim. Chuck'ın egzama kremini evde bıraktığını fark ettim. Open Subtitles لقد لاحظت أن تشاك نسي كريم المرطب للأكزيما التي يعاني منها
    İsminin bu hafta sonu düzenlenen okul festivalinin gönüllü listesinde olmadığını fark ettim. Open Subtitles لقد لاحظت أن اسمكِ ليس في قائمة المتطوعين لمعرض المدرسة بعطلة الأسبوع هذه
    Elaine, George'un uçuş boyunca biraz garip davrandığını fark ettin mi? Open Subtitles إلين، هل لاحظت أن جورج كان يتصرف بغرابة طيلة الرحلة؟
    Charlie, senle benim aramda, çocukların 1 yıl bronzlaşmış gibi, fark ettin mi? Open Subtitles تشارلى، فقط بينك وبينى هل لاحظت أن أولادك لديهم نوع من السمرة؟
    Pişirdiğin her şeyin hafiften sola meylettiğini fark ettin mi? Open Subtitles هل لاحظت أن كل ما تعدّيه يكون مائلاً قليلاً لليسار؟ أفعل ذلك عن عمد.
    Bu çizginin, köydeki tek kare şekilli yapının üstünde olduğunu fark ettim. TED حسنا ، لاحظت أن الخط يوجد حول مكان المبنى الوحيد في ساحة القرية.
    Günler geçtikçe, sınıfların neredeyse bomboş olduğunu fark ettim. TED ومع مرور السنة الدراسية، لاحظت أن الفصول الدراسية كانت تقريبا فارغة.
    Bu sabah etrafta yürürken, binaların çoğu nun güneşi çöle geri yansıtan dev aynalar olduğunu fark ettim. TED عندما كنت أجوب الأرجاء هذا الصباح، لاحظت أن معظم المباني عبارة عن مرايا عملاقة تعكس أشعة الشمس للصحراء.
    Bütün gün boyunca Çinli adamların gelip, bana selam verdiğini fark ettiniz mi? Open Subtitles هل لاحظت أن طوال اليوم اليوم رجال صينيين يأتون و يلقون علىّ التحية؟
    Kana bastığıma eminim. Kapı kolunun kırılmış olduğunu farkettin mi? Open Subtitles أنا متأكدة أني مررت على دم هل لاحظت أن مقبض الباب مكسور؟
    Farkettim ki garajda hediyeler vardı kocanızın ailesinden gelen. Open Subtitles لاحظت أن هناك هدايا من القبو من حيث كان والدي زوجك
    Belki zamanı gelmiştir. Bu ülkede tehlikeli biçimde az nüfus olduğunu gördüm. Open Subtitles ربما حان الوقت لذلك فقد لاحظت أن تعداد سكان البلد منخفض بنحو خطير
    Terapist olarak işinde, lisans öğrencilerinin birçoğunun aynı endişeyi paylaştığını fark etti: yüksek notları olsa da, üniversitedeki yerlerini hak ettiklerine inanmıyorlardı. TED أثناء عملها كمعالِجة، لاحظت أن العديد من مرضاها في المرحلة الجامعية تشاركوا قلقًا: بالرغم من حصولهم على معدلات مرتفعة، يعتقدون بأنهم لا يستحقون أمكنتهم في الجامعة.

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus