O şahane mücevherlerini kaybettiğini fark ettim. | Open Subtitles | لقد لاحظت فقط المجوهرات الخاصة بك جميل مفقودة. |
Hemen hemen hiç yumurtan kalmadığını fark ettim de. | Open Subtitles | لقد لاحظت فقط أن أه كنت على وشك الخروج من البيض. |
Sadece Wilke gittiğinden beri pek fazla müzik yapmadığını fark ettim. | Open Subtitles | لقد لاحظت فقط انه منذ رحيل ويلكي لم تصبح تلعب بالموسيقى كثيرا |
Evet, farkettim, ama sadece kilo aldığını düşündüm. | Open Subtitles | نعم, لاحظت فقط ظننت أن وزنك زاد لا - أنا امزح - |
Ona karşı bazı duyguların olduğun farkettim. | Open Subtitles | أنا لاحظت فقط أن لديكِ بعض العواطف له |
Toplantıdan dönünce kasanın yerinde olmadığını fark ettim. | Open Subtitles | لاحظت فقط أن الخزنة مفقودة عندما عدت من الإجتماع |
Jackie bana yazdıktan sonra fark ettim ki, buradayken bu büyük başarı, hiç gerçek bir başarı gibi hissettirmedi. | Open Subtitles | لاحظت فقط عندما راسلتنى جاكى بأننى هذا الشخص الناجح الذى لم يشعر حقا بأنه ناجح |
Hayır mesele o değil. Son zamanlarda biraz farklı davrandığını fark ettim. | Open Subtitles | لا، ليس عن ذلك، لقد لاحظت فقط أنك تتصرف بغرابة مؤخرًا. |
Onlarla konuşurken benden hiç bahsetmediğini fark ettim. | Open Subtitles | لاحظت فقط خلال مكالمتك الهاتفية معهم أنك لم تأت على ذكري مطلقاً |
Sadece oradaki anahtarlığınızda hiç ev anahtarı olmadığını fark ettim. | Open Subtitles | لاحظت فقط أنه لا يوجد مفاتيح للبيت على هاتفك مفتاح دائري هناك |
Çok gülümsemediğini fark ettim. | Open Subtitles | -لا شيء لاحظت فقط أنكِ لا تبتسمين كثيراً |
Şimdi fark ettim ki ben... | Open Subtitles | لقد لاحظت فقط أنا... |
Senin ve Lucifer'ın Charlotte Richards ile garip bir ilişkisi olduğunu farkettim. | Open Subtitles | لاحظت فقط أنك و (لوسيفر) تحظيان بعلاقة غريبة مع (تشارلوت ريتشاردز) |