Onlara Linus hatalı ve biz hala oyundayız dedim, ve onların bir an evvel modeller geliştirmeye başlamarı gerektiğini söyledim. | TED | إذاً، قلت بأن لاينس كان مخطئاً وبأننا مازلنا في اللعبة وبأنه عليهم البدء ببناء مجسمات فوراً. |
Büyük oğul Linus Larrabee Yale Üniversitesi'nden mezun oldu. | Open Subtitles | لاينس لارابي الابن الاكبر تخرج من جامعة يال |
Kim takar? David, Linus'la yemeğe gideceğimi sanmıyorum. | Open Subtitles | ديفيد، انا لا اعتقد انني سأتناول العشاء مع لاينس |
Çok sıkıcı olsa gerek. Ama Linus seni davet ediyorsa, ona iyi davranman gerek. | Open Subtitles | لكن إذا كان لاينس يريد اصطحابك، كوني مهذبة حيال ذلك |
O bir beyzbol oyuncusu değil, Linus Pauling'di. | TED | لم يكن لاعب كرة سلة، كان "لاينس بولينغ". |
Ve bunu yapmamızdaki sebep, bu fotoğrafın merkezindeki kişi, Linus Pauling'dir. Yaklaşık altı ay önce, proteinler için alfa heliks yapısını önermişti. Böyle yaparak sağda duran adamı devre dışı bırakmıştı; Kendisi, Cavendish'de profesör Sir Lawrence Bragg'dır. | TED | وسبب القيام بذلك، في وسط هذه الصورة، يوجد لاينس باولينغ. قبل 6 أشهر تقريباً من اقتراحه لبنية ألفا الحلزونية للبروتينات. وبفعله لذلك، كان قد نفى الرجل الذي يقف على اليمين، السير لورنس براغ، الذي كان أستاذ مختبر كافندش. |
Biz Londra'daki insanlara devamlı olarak Linus Pauling'in DNA üzerine çalışmayı sürdüreceğini anlattık. | TED | واستمرينا بالقول للجماعة في لندن بأن لاينس باولينغ سينتقل ليبدأ البحث في ال DNA. |
Eğer DNA bu kadar önemli ise, Linus bunu anlayacaktır. | TED | إذا كان ال DNA بتلك الأهمية، فسيعلم لاينس ذلك. |
Aslına bakılırsa, Linus onlara yeterince dikkatli bakmamıştı. | TED | في الحقيقة، لاينس لم يبحث عنها بدقة. |
Bay Linus şehre inmeye hazır. | Open Subtitles | السيد لاينس جاهز للذهاب إلى المدينة |
Eminim Linus'un da söyleyecekleri vardır. | Open Subtitles | أنا متأكد أن لاينس لديه مايتحدث فيه |
Şanslı olmaya da hep dikkat ederim. Haydi gel baba. Linus, gardenyaları unutma! | Open Subtitles | تعال ياابي لاينس لا تنسى القاردينيا |
Sayın Linus Larrabee beni Paris'e götürüyor. | Open Subtitles | لاينس لارابي المبجل سيأخذني لباريس |
Linus madenleri civarındaydı. | Open Subtitles | كان ذلك بالقرب من ألغام لاينس. |
Benjamin Linus adanın liderliği, rolünü geri kazanma fırsatını gördü. | Open Subtitles | بينجامين لاينس وجد الفرصة - ليستعيد منصبه كقائد للجزيرة . |
Fakat Cambridge'e geldikten yaklaşık 15 ay sonra Linus Pauling'in Cambridge'deki oğlundan, babasının şimdi DNA üzerinde çalıştığını hakkında bir söylenti duydum. | TED | لكن بعد حوالي، آه، 15 شهراً من وصولي لكمبردج، بدأت إشاعة بالظهور من ابن لاينس باولينغ، الذي كان في كمبردج، قال بأن أباه كان يعمل حالياً على جزيء ال DNA. |
Bugün başarılı bir polo oyuncusu ve Linus'un... giderleri arasında 600 dolarlık bir kalem olarak görülüyor. | Open Subtitles | هو الآن لاعب بولو ناجح وهو يشكل 600 دولار كخصم من عائد ضرائب لاينس (أي أن لاينس يصرف عليه) |
Linus, seninle konuşmak istiyorum! | Open Subtitles | لاينس أريد التحدك إليك |
Linus, bırak şu tabancayı! | Open Subtitles | ضع هذا الشيء بعيدا، لاينس |
- Kardeşim Linus tanıyordur onu. | Open Subtitles | -أراهن أن أخي لاينس يعرفه -بالطبع |