| Adamı görmek zorunda değilsin. Onunla konuşmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لا حاجة لأن ترى الرجل، ولا أن تتحدث إليه. |
| - Bunu yapmak zorunda değilsin. - Benim yerim halkımın yanı. | Open Subtitles | لا حاجة لأن تقومي بذلك - مكاني مع قومي - |
| Sana söylemiştim, herkesten korkmana hiç gerek yok. | Open Subtitles | قلت لك إنه لا حاجة لأن تخافي من الجميع |
| Rahatsız olmana hiç gerek yok. | Open Subtitles | لا حاجة لأن تكوني غير مرتاحة |
| Kimseye zarar gelmesine gerek yok, şef. | Open Subtitles | لا حاجة لأن يصاب أحد أيها الزعيم |
| Ölü biri yüzünden kızımın canının yanmasına lüzum yok. | Open Subtitles | لا حاجة لأن يتأذى اسم ابنتي بسبب تصرفات شخص ميت |
| İnanmak zorunda değilsin, ama anlamam lazım. | Open Subtitles | لا حاجة لأن تؤمنى لكننى أريد ان أفهم |
| Beni ikna etmek zorunda değilsin Bob. | Open Subtitles | لا حاجة لأن تقنعنى يا بوب |
| Hayır, tamam. Yalan söylemek zorunda değilsin. | Open Subtitles | لا ، حسنا لا حاجة لأن تكذب |
| Bilmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | لا حاجة لأن تعرفي. |
| Üzülmeye hiç gerek yok. | Open Subtitles | لا حاجة لأن تحزني. |
| Bana kızmanıza hiç gerek yok. | Open Subtitles | لا حاجة لأن تغضب منّي |
| Yaşayacak, yani telaşa lüzum yok. | Open Subtitles | سوف يعيش ، لذك لا حاجة لأن تقلقوا |
| Ağlamana hiç lüzum yok. | Open Subtitles | لا حاجة لأن تبكي |