Lake Monroe'da arabası olmayan tek son sınıf erkek öğrencisi benim. | Open Subtitles | قطعا انا الشاب الوحيد في بحيرة مونري الذي لا يملك سيارة |
Her bağımsız su molekülünde gelgit yoktur ama okyanusun bütününde vardır. | TED | كل جزيء ماء لا يملك مد وجزر ولكن كل المحيط يملك. |
O zamanlarda, Jomo'nun işletme ile ilgili en ufak bir fikri bile yoktu. | TED | لذا في ذلك الوقت، كان جومو لا يملك أدنى فكرة عن الأعمال التجارية. |
Foster Prentiss, namı- diğer Harika Gizem böyle bir yeteneğe sahip değil. | Open Subtitles | فوستر برينتيس , الغامض المذهل , لا يملك أيا من هذه المهارات |
Bence baba olarak başarısız olduğunu ve yaşamaya değecek bir şeyinin olmadığını düşünebilir. | Open Subtitles | فقد يعتقد بأنّه فشل كأب، ويعتقد بأنّه لا يملك ما يستحق العيش لأجله |
Brick'in o kadar lüksü yok. Senin bodur genlerinden, benim değil. | Open Subtitles | أنت مثل ناطحة سحاب غريبة , بريك لا يملك تلك الصفة |
Ama biz zamana sanki zamansızmış gibi davranırız, sanki hep bu şekildeymiş gibi, sanki yerlilerin topraklarının yağmalandığı, yerlilerin soykırıma uğratıldığı, ve Afrikalıların anavatanlarından alındığı bir politik tarihi yokmuş gibi. | TED | ولكننا نتعامل مع الوقت وكأنه أبدي، وكأنه كان دائمًا على حاله، وكأنه لا يملك ماضيًا سياسيًا مرتبطًا بنهب الأرض من السكّان الأصليين، والإبادة الجماعية لهؤلاء السكان، وخطف الأفارقة من موطنهم الأصلي. |
Bu dağlara sahip değil tıpkı bize sahip olmadığı gibi. | Open Subtitles | هوو تعلمون، انه لا يملك هذه الجبال تمـاما كما يمتلـكنا |
Torpili olmayan aşağılık herifin teki olduğumu mu söylemeye çalışıyorsun? | Open Subtitles | إذاً أنت تشرح لي بأنني أحمق لا يملك علاقات. ؟ |
Hiçbir bağlantısı olmayan bir adamı suçlamak gibisi yok, değil mi? | Open Subtitles | كيف لك أن تُلقي اللوم على شخص لا يملك علاقات. ؟ |
Ama giydiği İtalyan takım, işi olmayan... birine göre fazla iyi. | Open Subtitles | لكن ذوقه بالبدلات الإيطالية أكبر بكثير من رجل لا يملك عملاً |
Demirden oluşan çekirdeğin, aşırı derecede yoğunlaşarak içe doğru çökmekten başka şansı yoktur. | TED | لا يملك عنصر الحديد أية خيار سوى أن ينهار، وأن يصل لكثافة عالية. |
Onun hiç parası yoktur. - Hiç sinema yıldızı gördün mü? | Open Subtitles | إنه لا يملك أية أموال هل رأيتى أى نجم سينمائى ؟ |
Ve muhbirin kimliğin gizliyse, korkmasına hiç ama hiç gerek yoktur. | Open Subtitles | و إن كانت هوية الصافر سرية عندها لا يملك شيئاً ليخافه |
Evet ama CIA'nin şimdiye kadar onlar için çalışan küçük bir kuşu yoktu. | Open Subtitles | أجل، حسناً ، فجهاز المخابرات المركزية لا يملك طائراً يعمل لديهم حتى الآن |
48 saat içinde uçuşa yasak bir bölge kurduk çünkü Kaddafi'nin 48 saat içinde ulaşabileceği uçakları yoktu. | TED | فقد اقمنا منطقة حظر تجول فوق تلك المدينة خلال 48 ساعة لان القذافي لا يملك سلاح طيران استغرق ذلك فحسب 48 ساعة |
Evet, şey, en azından Felsefe Taşı'nın son parçasına sahip değil. | Open Subtitles | نعم, حسناً, على الأقل هو لا يملك القطعة الأخيرة لحجر الفيلسوف |
Yıllar önce, bir hastam vardı, harika genç bir adam çalışanlar tarafından da sevilirdi ve hiç arkadaşı olmadığını farketmek bizi şok etmişti. | TED | منذ عدة سنوات، التقيت بمريض شاب رائع أحبه الطاقم الطبي وكانت صدمة لنا عندما علمنا أنه لا يملك أصدقاء |
Ferris'in daha önceki yoklamaları hiç de tatmin edici değil. | Open Subtitles | ان فيريس لا يملك ما يمكن إعتباره حضورا نموذجيا |
Ayrıca kızlarıyla ilgili olaylardan hiçbir bilgisi yokmuş gibi görünüyor. | Open Subtitles | أيضاً يبدو أنه لا يملك أي فكرة عن أي شئ يجري مع بناته |
Okyanusta büyük bir balon görüyor. Elleri olmadığı icin küçük bir ısırık atıyor ve bot sönüp gidiyor. | TED | انها ترى ذلك البالون الكبير في المحيط .. وهو لا يملك الايدي فتحاول قضمه .. فينفجر .. فتعود ادارجها |
Öyle ki bir yüzü veya geleneksel bir diyoloğu bile yok. | TED | فهو لا يملك وجها ولا حتى حوارا تقليدياً. |
Tıp biliminin ne yazık ki fazla bir seçeneği olmaz. | Open Subtitles | التخصص الطبي لا يملك .. الكثير من الخيارات، للأسف |
Cliff'in bir telefonu yok ki. Numarayı bardayken almıştım. | Open Subtitles | كليف لا يملك هاتف الان اخذته منه في الحانه |
İki sağlam müşterinin geçerli bir kimlik numaraları yok mu yani? | Open Subtitles | لا يملك اثنان من أكبر مشتريك أرقام ضمان إجتماعيّ صالحة |