Denklemi çözmek için bir yol bulmalıyız bölme işlemi olmadan. | TED | اذاً ،علينا إيجاد طريقة لحل هذه المعادلة بدون عملية قسمة. |
Ve gerçekten umuyorum ki bütün enerjimizi, yeteneğimizi ve bütün etkimizi bu sorunu çözmek için çoğaltırız. | TED | وأتمنى فعلا ، أن نضاعف طاقاتنا جميعها، كل مهاراتنا ، وكل تأثيرنا ونفوذنا ، لحل هذه المشكلة. |
Bu sorunu çözmek için, kendi kendini onaran materyaller üzerine düşündük. | TED | لحل هذه المشكلة فكرنا في مادة ذاتية المعالجة |
Kritik etme gücümü kullanarak cinayeti çözmem gerek. | Open Subtitles | يجب أن أستخدم قدراتي في التفكير الإنتقادي لحل هذه الجريمة |
Bu işi çözmenin tek yolu para. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة لحل هذه المشكلة هي المال. |
Bu gücü bu sorunları çözmek için en fazla çalışan veya en azından bunları kötüleştirmeyen şirketlere daha fazla sermaye aktarmak için kullansalar ne olurdu? | TED | ماذا لو استخدموا هذه القوة الخارقة لتخصيص مزيد من رأس مالهم للشركات التي تعمل جاهدة لحل هذه التحديات أو على الأقل على الحد من تفاقمها؟ |
Peki bu problemi çözmek için ne yapmamız gerekiyor ? | TED | إذن، ماذا يجب علينا فعله لحل هذه المشكلة؟ |
Cevap: 3 Cevap: 2 Cevap: 1 Bulmacayı çözmek için gözümüzde canlandıralım. | TED | أجب في: 3 أجب في: 2 أجب في: 1 لحل هذه المعضلة علينا تصّورها، |
Ancak neyse ki eczacılar ve nörologlar kafamızdan çıkmayan bu ağrılı gizemlerin sırrını çözmek için çok çalışıyorlar. | TED | ولكن لحسن الحظ، يعمل علماء الصيدلة والأعصاب بجد لحل هذه الألغاز الملحة والتي تزن بشدة في عقولنا. |
Böylece, bu sorunu çözmek için düşünmeye başladık ve sonunda oyuncaklar üzerine düşünmeden edemedim. | TED | لذلك بدأنا التفكير لحل هذه المشكلة، وعُدت.. أفكر في الألعاب. |
Fırsat verilse bu sorunu çözmek için anlayış geliştirme ve belki geleceği düşünme yetenekleri vardır. | TED | لكن، إذا أتيحت لهم الفرصة، سيكون لديهم لتعزيز بصيرتهم وربما يستنيرون بأفكار كافية لحل هذه المشكلة. |
Bu problemi çözmek için büyük çaba harcanıyordu ve aslında bir çözümü de vardı. | TED | الان ، كان هناك جهد كبير لحل هذه المشكلة. و كان هناك حقيقة حل كبير. |
Bu sorunu çözmek için, Teal'c'i geri getirebilmek için, beraber çalışabilirler, ayrılan zaman içerisinde. | Open Subtitles | ربما يمكنهم العمل سويا لحل هذه المشكلة,لإعادة تيلك في الوقت المخصص |
Biz falcı ile konuşmak gerekir ve bu durumu çözmek için barışçıl direniş bir yolunu bulmak. | Open Subtitles | يجب أن نتحدث مع المشعوذ و نجد طريقاً للسلام لحل هذه المسألة |
Ama problemi çözmek için yeni bir yaklaşım geliştirmişsin. | Open Subtitles | ولكن كنت قد وصلنا مع نهجا جديدا لحل هذه المشكلة. |
Bu sorunu çözmek için seni öldürmekten başka bir yol buldum. | Open Subtitles | أكتشفت طريقة لحل هذه المشكلة بدون إضطراري لقتلك |
Polisin yetki alanında ve bana güvenin, bu vakayı çözmek için FBI'ın tam desteğini isteyeceğim. | Open Subtitles | الشرطة عندها الصلاحية القضائية و صدقيني سأعرض عليهم قوة الاف بي اي كلها لحل هذه القضية |
Sanki Reven, katili yoluyla, bu davayı çözmem için bana yalvaran bir mesaj gönderiyor gibiydi. Ve çözdük ama Reddington haklı. | Open Subtitles | كان مثل ريفن كان أرسل لي رسالة من خلال القاتل، والتسول لي لحل هذه القضية. |
Benim bu sorunu çözmem için gerekli zamanı benden çalan şey, senin düşüncesizce Dünya'yı çevirmeye kalkışmandı. | Open Subtitles | حرمتني من الوقت الذي احتاجه ! لحل هذه المشكلة |
Bu işi çözmenin tek bir yolu var. | Open Subtitles | هناك طريقة واحدة لحل هذه المشكلة |