Anlaşılan, partnerinin dilini savuşturmak için hem kendi dilini kullanıyor hem de alt çenesini yanlara doğru hareket ettiriyordu. | Open Subtitles | يبدو أنّه يقوم باستخدام لسانه لصدّ اللسان الدخيل ولكنّه أيضاً يقوم بتحريك فكّه السفلي بينما يقوم بتضيق شفاهه السفلية |
Çay yaprakları yaklaşan hayvanları caydırmak için birebir olan acı kimyasallarla doludur. | Open Subtitles | أوراق شاي محمّلة بالمواد الكيمياوية المرّة صمّم لصدّ تصفّح الحيوانات |
Son altı aydır her şeyi ve herkesi uzak tutmak için elinden geleni yapıyorsun. | Open Subtitles | باذلةً ما في وسعكِ لصدّ كلّ شيء وكلّ أحد |
Akışı engellemek için kum torbaları koyuyoruz fakat akıntı çok güçlü. | Open Subtitles | إننا نقوم بوضع موانع لصدّ التدفق، لكن المد قويّ جداً. |
Gemide veri kaybını önlemek için çalışan bir sürü işçi olmalı. | Open Subtitles | ثمّة فائضٌ من البرامج المُخصّصة لصدّ فُقدان البيانات. |
Parasetamolun etkilerini gidermesi için bu Mucomyst'i yutmalısınız. | Open Subtitles | إكرع هذا الدواء لصدّ تأثير جرعة (الأسيتامينوفين) الزائدة |
Hadi ama, Silas için tedaviye ihtiyacımız yok. O kireçleşmiş bir heykelden ibaret. | Open Subtitles | بالله عليك، لا نحتاج الترياق لصدّ (سايلس) فإنّه أمسى تمثالًا كلسيًّا |
- The Karp-ster puck'ı engellemek için kafasını kullandı | Open Subtitles | استعمل (كاربستر) رأسه لصدّ طبق الهوكي |
Melinda'yı kendimden uzaklaştırmak için her şeyi yapıyorum. | Open Subtitles | أنا أفعل كلّ ما يمكن فعله لصدّ (مليندا) |
Tatarları geri püskürtmek için her türlü gayreti göstereceğiz. | Open Subtitles | سأبذل كلّ جهد لصدّ (الكيتان). |