İyi bir işim, Güzel bir dairem var, hoş erkeklerle çıkıyorum, tiyatroya, en iyi restoranlara gidiyorum. | Open Subtitles | لدي وظيفه جيده , شقه لطيفه واخرج مع رجال لطيفون لأفضل الاماكن الى المسارح , وافخم المطاعم ماللذي ينقصني ؟ |
Ne hoş bir sürpriz. Sana bir içki vereyim. | Open Subtitles | يالها من مفاجأه لطيفه دعنى أنتقى لك مشروبا |
Bir şahin gibi, tatlı, masum, tüylü ve küçük İsrailli'nin yanına sokulur. | Open Subtitles | يتغلغل للداخل مثل صقر يسعى خلف اسرائيليه بريئه و لطيفه و صغيره |
Eminim ondan önce ona bir sürü Güzel şeyler söylemişsindir. | Open Subtitles | أنا متأكد بأنك أخبرتها أشياء لطيفه من قبل يا تشارلي. |
nazik, uysal bir kıza benziyor,o ve ailesi için bir şey yapmak istiyorum. | Open Subtitles | تبدو كفتاة لطيفه ، وطيبه وأود أن أفعل مايمكنني لها و لعائلتها. |
Bu kadar alıngan olma. Sana karşı Kibar olmaya çalışıyorum. | Open Subtitles | لا احصل على كل العاهرات, ولكن احول ان اكون لطيفه. |
Aslında kendi çapında oldukça şirin. | Open Subtitles | أعني، إنها لطيفه في الطرق الفرعيه الصغيره |
Oldukça hoş. - O kadar hoşsa git götür onu! | Open Subtitles | -ان كنت تعتقدين بأنها لطيفه لما لا تقومين بتقبيلها ؟ |
Siz çocukların hoş, yapışkan bir mumya bulduğunuzu duyduk. | Open Subtitles | لقد سمعنا يا أولاد أنكم وجدتم مومياء لطيفه |
Peki tamam, harika. Bu hoş ziyaretin tadını çıkarın. | Open Subtitles | بالطبع , هذا جيد , يمكننى أن أحظى بزياره لطيفه لكم |
İlk çıktığımız gün, hoştu. Ama bu, pek hoş sayılmaz. | Open Subtitles | انت تعلم, انا اول مقابله كانت لطيفه لكن هذه ليست كذلك |
Ve, hayır, o kadar da tatlı görünmüyordu, ama mesele bu değil. | Open Subtitles | و لا, لم تكن لطيفه لتلك الدرجه ولكن ذلك ليس ما اقصده |
Senin gibi tatlı bir İrlandalı burada ne yapıyor? | Open Subtitles | اتعرفين بنت ايرلنديه لطيفه تعمل هنا مثلك ؟ |
O tatlı ve Güzel biri ve çalının söylediği bir şeye gülüyor gibi görünüyor. | Open Subtitles | إنها لطيفه وجميله ويبدو أنها تضحك على شئ ما يقال |
O zaman acayip Güzel bir hatun olduğunu da biliyorsundur. | Open Subtitles | حسنا , تعرفُ أنها سيده لطيفه , لطيفه , لطيفه |
Bir de üreticiden seriyi genişleteceklerini söyleyen Güzel bir mektup. | Open Subtitles | و هذه رسالة لطيفه من الشركة المصنعه تعد بتوسيع إنتاجهم |
Dedigim bazi şeyler Güzel degildi, sadece neye karşı olduğunu bilmek istedim. | Open Subtitles | قد تلفظتُ بِبعض الأشياء الغير لطيفه. والسبب أني أردتكِ أن تستعدي تماماً |
Yani ne kadar nazik, ne kadar muazzam yaratıklar biliyor musun? | Open Subtitles | انهم مخلوقات لطيفه للغايه ورائعه .. كما تعرفين ؟ |
- İkincisi ise Kibar bir şekilde hayır demek ki bu onları sersemletir. | Open Subtitles | والثانية أن تقول لا بطريقة لطيفه ومدروسة؛ |
- Çok şirin olurlar - Evet, ama Büyükanne, o kadar da şirin değil. | Open Subtitles | . هم لطفاء جداً . نعم ، حسناً ، جدتى ليست لطيفه جداً |
yo hayır sadece bu parti büyük bir hataydı herkesin iyi geçinmesini istiyordum bu yüzden çok tatlısın biliyormusun Nick dün dükkana geldi | Open Subtitles | لا شيء، الأمر فقط أن هذه الحفله كان خطأ كبير -اريد فقط أن يتماشى الجميع مع بعضهم -هذا لأنكِ لطيفه |
Kıza bakın. Ne şirinsin. Şuna bakın! | Open Subtitles | انظر اليها ، انتي لطيفه تنظر اليك |
Bir çiçek gibi şirin biraz vahşi, eğlenmeyi severdi, bana karşı hep kibardı. | Open Subtitles | جذابه جداً عصبيه قليلاً , تحب المزاح كانت لطيفه دائماً معي |
sevimli, sessiz ve biraz da çılgındı. | Open Subtitles | لقد كانت لطيفه و هادئه ونوعا ما مجنونه |
Ve sen bana çok iyi davrandığın için de, sana vermeyi çok istediğim bir şey var. | Open Subtitles | وحيث انك كنت لطيفه جدا معي هناك شيء اود جدا ان اعطيك اياه |
Çok Güzelmiş, Edwina. | Open Subtitles | تبدين لطيفه جدا , ايدوينا |