Çünkü Bronze iyi ve tanıdık bir yer. Huzur veren büyük bir battaniye. | Open Subtitles | لأن الـ " برونز " لطيف و مألوف إنه مثل شئ كبير مريح |
Güzel ve hoş kokulu anlamına gelir, tıpkı buradaki özel 12 içeceğimden biri gibi. | Open Subtitles | يعنى لطيف و سار مثل مشروبتنا الـ 12 الخاصة |
Tek bildikleri senin yeni, tatlı ve ilgi çekici olduğun. | Open Subtitles | كل ما يعرفونه أنك جديد و لطيف و مثير للاهتمام |
Çok hoş ve düzeltilmiş, daha önceki gibi kötü ve sıkıcı değil. | Open Subtitles | انه لطيف و معقول .. ليس مظلم و ثقيل مثل الالبومات السابقة |
Çocuk şirin ve sevimliydi. | Open Subtitles | الطفل كان لطيف و مطيع |
Hepimiz bir gün öleceğiz. Şanslı birkaçımız için hızlı ve güzel olacak. | Open Subtitles | كلنا سوف نموت يوماً ما سيكون الأمر لطيف و سريع لقليل منا |
Hayır değil, sevimli ve inanılmaz ve...inanılmaz birisi. | Open Subtitles | هو ليس كذلك، بل لطيف و مُدهِش و... .. مُدهِش |
"C" ile olan Eric, iyi ve arkadaş canlısıdır, ama "k" ile olan Erik, kötüdür. | Open Subtitles | إريك بحرف السين لطيف و محبوب إريك بحرف الكاف شرير |
O, çok çok iyi ve masum biri ayrıca, annemin yaptıklarından sonra bir arkadaşı hak ediyor. | Open Subtitles | انه شخص لطيف شخص لطيف و برئ والذي يستحق صديق بعد ما فعلته أمي به |
Ama iyi ve yakışıklı çocuk, değil mi? | Open Subtitles | انه يبدو لطيف و وسيم ، اليس كذلك ؟ |
Buraya oturun. Güzel ve rahat. | Open Subtitles | تفضلوا هناك، المكان لطيف و هادئ |
Burası Güzel ve sessiz. | Open Subtitles | انتِ هنا. إنه الجو لطيف و هادئ. |
Bugün çok Güzel ve hayırlı bir gün.. | Open Subtitles | ... إنه يوم لطيف و موعـود بحياتي |
...çok yakışıklı değil ama tatlı ve güvenilir birisi. | Open Subtitles | ليس وسيما و لكن لطيف و يمكن الاعتماد عليه |
Tatlı, ve size çalışırken takdir Yani, ancak gece yarısı, ölmek ve mücadele devam etmek zorunda. | Open Subtitles | ، هذا لطيف و نحن نقدّر محاولتك . لكنك ستموت عند منتصف الليل ، و نحن سنبقى نحارب |
Biliyorum ama çocuk çok genç, tatlı ve masum görünüyordu. | Open Subtitles | أعرف, لكن ذلك الطفل صغيرا جدًا و لطيف و عليه نظرة البراءة. |
Tabi, hoş ve nazik ve her zaman sadık. | Open Subtitles | بالطبع , إنه لطيف و كريم و مخلص مثل الكلب |
Gerçekten çok eğlenceli. Çok hoş ve havalı. | Open Subtitles | إنه ممتع حقاً، إنه لطيف و رائع للغاية |
Raj'ın şirin ve duygusal olmasını komik bulabilirsiniz ama bence seksi. | Open Subtitles | حسناً، ربما تعتقدون أنه مضحك أن (راج) لطيف و حساس، لكني أراه مثير. |
Sadece, oradaki temiz havayı almanda ve güzel manzarayı görmende fayda var. | Open Subtitles | ...فقط لأن هناك الطقس جميل والمنظر لطيف و |
O her zaman sevimli ve formunu koruyan birisiydi. | Open Subtitles | لقد كان دائما لطيف و لائق بشكل جيد. |
Kabul etmeliyim, tanıştıktan sonra iyi biri olduğunu gördüm ama... | Open Subtitles | إننى أعترف ، بعد أن قابلته أنه رجل لطيف و لكن |
Kültürlü, kibar ve duyarlı olan bambaşka bir yanı da var. | Open Subtitles | فهو لدية هذا الجانب الاخر الذى هو مُثقف و لطيف و حساس |
Harika bir adamdı Bay Bannion. nazik ve kibardı. | Open Subtitles | لقد كان رجلا رائعا بحق يا سيد بانيون لطيف و مهذب |
Sen zeki, tatlı bir adamsın ve güçlüsün ve komiksin ve harika bir aşçısın ve yaşadığın tüm trajedilere karşın, hala iyi bir kalbin var. | Open Subtitles | أنتَ ذكي، لطيف و قوي و مرح و طباخ من الطراز الأول و مع كل هذهِ المآسي التي مررت بها مازلتَ تملكُ قلباً طيباً |