Çalışabilmenin tek şartının bu şeylerin birleştirilmesi olduğunu anlayan yeni iş modelleri yeniden tanımlanacak. | TED | هو إعادة تحديد النماذج الجديدة للأعمال هذا يعني أن الترخيص الوحيد للعمل سيكون الجمع بين هذه الأمور. |
Özel yapılanmış süreçli sistemler yaratıyoruz, esasen yeni iş karmaşıklığıyla başa çıkabilmek adına. | TED | نحن نخلق أنظمة معالجة ذات تركيب محدد، بشكل رئيسي للتعامل مع التعقيد للجديد للأعمال التجارية. |
Herkes biliyor ki, başka herkesten daha fazla hayır işleri için katkıda bulunuyorum, değil mi? | Open Subtitles | يعلم الجميع انني أساهم للأعمال الخيرية والمعوزين وأمور آخرى اكثر من أي شخص |
Bu fıstıklar ağır işler için birebir, aynı zamanda son derece kullanışlı. | Open Subtitles | الآن، هذا الحذاء الصغير مثالي. للأعمال الميدانية الثقيلة كما أنه متعدد المزايا. |
Oraya oyuncu olarak gitmiş. Sonra hayır işlerine girmiş. | Open Subtitles | ذهبت إلى هنالك للعمل كممثلة ثم اتجهت للأعمال الخيرية |
İnsanlar bunun yalnızca belediye işlerinde ve ticari amaçlarla kullanıldığını sanırlar. | Open Subtitles | يظن الناس أنه للأعمال العامة أو الأغراض التجارية ولكن الآن لدينا التقنيات لتنفيذه لصاحب المنزل، |
Eğer benim gibi bir de Harvard Business School mezunuysan bir tür çifte ezik oluyorsun. | TED | إن كنت خريج مدرسة هارفارد للأعمال مثلي، فأنت وقتها خاسر مضاعف. |
Şiddetli sahtekarlık duygusu insanların harika fikirlerini ortaya koymasını ya da çok iyi oldukları program veya işlere başvurmaya engel olabilir. | TED | الشعور الشديد بالاحتيال يمكنه أن يمنع الناس من مشاركة أفكارهم الرائعة أو التقدم للأعمال والبرامج حيث بإمكانهم التفوق. |
Okuldaki çocuklar gerçekten zengin olduğumuzu söylüyor. ve hayır kurumlarına para verin. | Open Subtitles | يقول الأطفال في المدرسة أننا أغنياء حقًا وأنّك تهب المال للأعمال الخيرية. |
Şimdi, yeni iş karmaşıklığı karşısında, tek çözüm, rapor veren çizgilerle beraber kutular çizmek değil. | TED | الآن، في مواجهة التعقيد الجديد للأعمال التجارية، إن الحل الوحيد ليس في رسم جداول مع سطور الإبلاغ. |
Bunu yapınca, karmaşıklığı, yeni iş karmaşıklığını, komplike hale gelmeden yönetebilirsiniz. | TED | عندما تفعل ذلك بإمكانك إدارة التعقيد، التعقيد الجديد للأعمال التجارية، دون أن تتعقد. |
Ancak iş planım yoktu, sadece sekiz yaşındaydım. | TED | الآن لم يكن لدى أي خطط للأعمال التجارية في عمر الثمان سنوات فقط. |
Darlinglerin hayır işleri için verdiği onca milyonlarla işler nasıl gidiyor? | Open Subtitles | إذا كل ملايين الـ دارلينغ تلك التي تحظى عليها للأعمال الخيرية ما حالها؟ |
Zaten büyük kısmını hayır işleri için bağışladım. | Open Subtitles | سأدع الجزء الاكبر من ملكيتي للأعمال الخيرية. |
Sadece resmi işler için ışınlanabiliyorum. Diğer her şey için uçakta yer ayırtmalıyım. | Open Subtitles | يمكنني فقط الانتقال الذهني للأعمال الرسمية عليّ أن أقدم طلب للتحليق وكل شيء |
Ancak bu, işler için ayrıca yeni bir fırsat kaynağıdır. | TED | لكنها أيضاً مصدر جديد للفرص بالنسبة للأعمال. |
Düzenli olarak hayır işlerine zaman ayırır... | Open Subtitles | لقد كانت تكرس وقتها باستمرار للأعمال الخيرية |
O yüzden hayatımı hayır işlerine tüm yanlışları düzeltmeye adadım. | Open Subtitles | لهذا كرست حياتي للأعمال الخيرية ومحاولة تصحيح الأخطاء وما إلى ذلك |
Evrak işlerinde hiç anlamam ama hemen ilgileneceğim. | Open Subtitles | لم أكن محباَ للأعمال الرسمية لكنني سأعمل على حبها من الآن |
Harvard Business School'da bitirilmiş bir harita. | TED | هذه خريطه تم الإنتهاء منها في مدرسة هارفارد للأعمال. |
"Kısıntılar nedeniyle ofisimiz idari işlere kapalıdır" yazısını okuyorlar. | Open Subtitles | ويجدون لافتات تقول إحداها أنه في الأجازات، المكاتب لا تفتح أبوابها للأعمال الإدارية |
Bir kısmı yerel hayır kurumlarına gidiyor. | Open Subtitles | لكونها مؤسسة لا تهدف للربح، والبعض الآخر يذهب للأعمال الخيرية المحلية.. |
1977'nin sonbaharında, Harvard İşletme Fakültesinde işletme yüksek lisans programına girdim. | TED | وبنهاية عام 1977، التحقت بماجستير إدارة الأعمال في مدرسة هارفارد للأعمال. |