Bu eyalette hız sınırı var, bay Neff. Saatte kırkbeş kilometre. | Open Subtitles | حد الأقصى للسرعة هنا فى الولاية هو 45 ميل فى الساعة |
Bugünden sonra, var olan tüm hız rekorlarını kırmış olacaksınız. | Open Subtitles | عقب اليوم ,عندما تقوم عمليا بتحطيم كل رقم قياسى للسرعة |
Şehrin hemen dışında hız kontrolü yapan devriye arabasında ölü olarak bulmuşlar. | Open Subtitles | عُثر عليه ميتاً في سيارة الدورية وقد أعدّ كمين للسرعة خارج البلدة |
Zaman hız limitini korumaya yetecek kadar her zaman yavaşlayacaktır. | Open Subtitles | الزمن سيتباطأ دائماً فقط بما يكفى لحماية الحد الأقصى للسرعة |
Ölebiliriz. İnsan bedeni otuz metre sonra azami düşüş hızına ulaşır. | Open Subtitles | جسم يصِل للسرعة القصوى خلال بضعة مائة قدم |
Kuruluşunuz hız, güven ve ölçülebilirlik açısından eniyilenmeli. | TED | منظمتكم بحاجة لأن تكون محسنة للسرعة والثقة والتدرج. |
Roket inişe geçtiğinde hız tekrar artar ve maksimum Hıza doğru roket yere çarpar. | TED | ثم يبدأ الصاروخ بالسقوط مجددا ، وتبدأ السرعة بالتزايد حتى تصل إلى الحد الأقصى للسرعة عندما يرتطم الصاروخ بالأرض. |
Muhtemelen, günün birinde buna benzeyen bir alet dünya hız rekorunu kıracak. | TED | و في يوم ما، يمكن أن نرى سفينة لا تختلف كثيرا عن هذه تتمكن من تحطيم الرقم القياسي العالمي للسرعة |
Birlikte Güney Kutbuna ulaşmak için dünya hız rekorunu henüz kırmıştık. | TED | معا كنا قد حطمنا الرقم القياسي العالمي للسرعة في السير على الاقدام للقطب الحنوبي |
Kozmik bir hız sınırının neden var olduğunu bile bilmiyoruz. | Open Subtitles | نحن لانعرف حتى لماذا يُوجد حد للسرعة الكونية |
İnanın veya inanmayın, elemanlar saatte 55 millik hız limitini kırdılar. | Open Subtitles | صدقوا أو لا تصدقوا، هؤلاء الرجال كسروا الحد الأقصى للسرعة 55 ميلا في الساعة. |
Yangın nerede? Nevada'yı bilmiyorum ama bizim burada hız limiti var. | Open Subtitles | أنا لا أعرف كيف هى الأمور فى نيفادا ولكن فى هذه الولاية هنالك حدود للسرعة |
hız limitinin 10 kilometre altında gidiyorsun. | Open Subtitles | أنت ولا حتى تقترب من الحد الأقصى للسرعة عندما تقود السيارة |
Elimizde olan, birkaç tane ruhsatsız silah bulundurma suçu... ve bir sürü aşırı hız cezası. | Open Subtitles | ما حصلنا عليه تهمتين بامتلاك أسلحة رخيصة ومحضر تجاوز للسرعة |
Bayım, burada hız yapmak yasak | Open Subtitles | سيدي ، نحن لا نسمح بمثل هذا التجاوز للسرعة هنا |
Bunların yüksek hız lastikleri olmadığını biliyorsun. | Open Subtitles | لا تبدو هذه و كأنها إطارات للسرعة العالية |
Senin gibi tahılla büyümüş çiftlik kızı... suç geçmişi yok, karneleri pekiyi dolu, sicili temiz... birkaç hız cezası yemiş. | Open Subtitles | فتاة مزارع لطيفة مثلك بدون أي تاريخ من العنف مستقيمة بلا سوابق بمخالفتين للسرعة فقط |
Ben hız ve aerodinamik üzerine kurulu hassas bir aletim. | Open Subtitles | أنا آلة دقيقة للسرعة والديناميكية الهوائية |
Ben hız ve aerokimatik üzerine kurulu hassas bir aletim. | Open Subtitles | أنا آلة مصممة خصيصاً للسرعة و الميكانيكية الهوائية |
Büküm hızına ne zaman çıkabiliriz? | Open Subtitles | متى سنكون مستعدين للسرعة الهائلة؟ |
Yani imla kurallarını bir yana bırakıyorlar ve iletişimin hızı ve etkililiği önem kazanıyor. | TED | أقصد القول أنهم يتهاونون في التدقيق الإملائي ويجعلون الأولوية للسرعة والفعالية في التواصل. |
Rahatlık açısından, White Star. Hızdan dolayı ise Swift Intercontinental. | Open Subtitles | للراحة "وايت ستار" "سويفت انتركونتيننتال" للسرعة |
Mevcut hızımızla Dünya'ya tahmini varış süresi 1,6 saat. Bu rotada devam edin. | Open Subtitles | الزمن المُقدّر لبلوغ الأرض 1.6 ساعة تبعًا للسرعة الراهنة. |