Ciddi olarak yaralanması nedeniyle hala seyahat edecek durumda değil. | Open Subtitles | نظراً لخطورة جروحه فهو مازال غير لائق بشكل كافى للسفر |
Ve ikizler burcu için en iyi seyahat günü Cumartesidir. | Open Subtitles | وأصحاب برج الجوزاء أفضل يوم لهم للسفر هو يوم السبت |
Gerçek hayattaki karşılıklarını bulmak ister ve bunun için seyahat etmeyi göze alır. | Open Subtitles | انه يرغب في ان يجد تطابقا حقيقيا و سيكون مستعدا للسفر ليصل اليها |
Zamanda yolculuğun sırlarını araştırmada kaçınılmaz olarak warp sürüşü fikri ya da, diğer stratejilerle karşılaşacağız; ışıktan hızlı yolculuk fikri doğrultusunda... | Open Subtitles | ، في بحثنا عن أسرار السفر عبر الزمن سنلتقي لا محالة بفكرة محرك الاعوجاج أو تقنيات أخرى للسفر أسرع من الضوء |
Ama paramızı seyahate saklasak daha iyi olurdu. | Open Subtitles | كل ما فكرت به هو أن ندخر مالنا للسفر فحسب |
Yani herhangi birinizin yakin bir gelecekte Butan'a seyahat planlari varsa, bunlari kontrol etmeye gidebilirsiniz. | TED | لذلك لو أن أحدكم يخطط للسفر إلى بوتان في المستقبل القريب، يمكنكم الذهاب و التحقق منها. و هذه هي بعض الصور من ذلك. |
Asıl amacı oraya seyahat edip egzotik bir bölgeden çeşitli türlerin klasik bir hikayesini paylaşmaktı. | TED | الفكرة الأساسية كانت للسفر هناك وإحضار قصة كلاسيكية عن التنوع بين المخلوقات عن طبيعة مختلفة، |
Ayrıca zaten seyahat edecek durumda değilsin. | Open Subtitles | وبجـانب ذلك، أنّـكِ لستِ جيّدة بمـا فيـه الكفـاية للسفر |
Beraber seyahat etmemizin doğru olmadığını düşünüyor. | Open Subtitles | أنه لا يعتقد أنه يبدو مناسب بالنسبة لنا للسفر معاً. |
Beraber seyahat etmemizin doğru olmadığını düşünüyor. | Open Subtitles | أنه لا يعتقد أنه يبدو مناسب بالنسبة لنا للسفر معاً |
Sürekli seyahat etmek zorunda değiliz. Bu denli yıpratıcı bir hayata mecbur değiliz. | Open Subtitles | حيث لا نضطر للسفر دائماً، ولا نعيش حياة قاسية كهذه. |
Amerika'nın bir numaralı, ev ve seyahat güvenlik birimi. | Open Subtitles | وحدة الأمان المثالية رقم 1 فى أمريكا للسفر والرحلات |
Bilirsin, doktorun olarak, bunun yolculuk için en güvenli yol olmadığını söylemek zorundayım. | Open Subtitles | كما تعلم , بصفتي طبيبتك علي القول أن هذا ليس الطريق الأسلم للسفر |
Çok eşyayla yolculuk etmiyorsun, ha? | Open Subtitles | لم تأخذ الكثير من الأغراض معك للسفر, صحيح؟ |
Gezi broşürü ya da yolculuk planı ile ilgili bir şeylere bak. | Open Subtitles | إبحث بالجانب عن كتيب للسفر أو خط سير الرحلة |
İçi sistozomyas gibi tropik bir bakteri taşıyan tropik balıklar ve kabuklularla dolu dev bir akvaryumu varken seyahate kimin ihtiyacı olur ki? | Open Subtitles | ومَن بحاجة للسفر عندما يملك حوض سمك عملاق متخم بأسماك وقواقع استوائيّة تحمل أمراضاً استوائيّة مثل داء البلهارسيّات |
Dünya bilim adamları hâlâ Einstein'ın zaman yolculuğu teorilerini tartışıyorlar. | Open Subtitles | علماء العالم ما زالوا يناقشون نظريات إنيشتاين للسفر عبر الزمن |
Amerika'ya gitmeye karar veren birini yağan yağmur mu durduracak? | Open Subtitles | خه, هل يخشى المرءُ المطرَ إذا يتهيأ للسفر إلى أمريكا؟ |
Her an gelebilecek bir emirle yola çıkmaya hazır ol. | Open Subtitles | انت لن تغادر المحطه الليله جهز ماكينتك واستعد للسفر فورا |
Yarım saat içinde uçmak için hazır ol, Cayman Adalarına gideceksin. | Open Subtitles | كن مستعداً للسفر في غضون نصف ساعة للذهاب إلى جزيرة "كيمان" |
Japonya seyahati hazırlıkların iyi gidiyor mu? | Open Subtitles | هل تحضيراتك للسفر إلى اليابان تسير على مايرام ؟ |
Zaman yolculuğunun bir etkisi olabilir. | Open Subtitles | أنا قلقة من أنه أثر سلبي للسفر عبر الزمن |
Nihayet, herkes yolculuğa hazır fakat çok geç kalmış olabilirler. | Open Subtitles | أخيراً يبدو الجميع مستعدا للسفر و لكن ربما قد يكون الوقت قد فات |
Dirk'ün bugün St. Louis'e uçması gerekti. | Open Subtitles | وسجل ديرك للسفر إلى سانت لويس اليوم، لذلك ... |
Sen ve Anthony Bruhl zaman yolculuğuna gönderdikleri ilk kişilerdiniz. | Open Subtitles | أنتِ و انتوني أول من ارسلو للسفر في الزمن |