Bu yüzden daha geleneksel şirketlerin hacker kültürünü ve getirdiği yaratıcı kaosu benimseyebilmeleri için zaman ve uyum gerekecek. | TED | وبالتالي فإن الشركات التقليدية، ستكون بحاجة للوقت كي تتكيف وتحتضن ثقافة المخترق وما تجلبه تلك الثقافة من فوضى إبداعية. |
Size burada, öz farkındalığa ulaşmaya çalışmanın boşuna zaman kaybı olduğunu söyleyecek değilim. | TED | أنا لست هنا اليوم لأخبركم أن السعي وراء الوعي الذاتي هو إضاعة للوقت. |
Elinde daha fazla delil yoksa, olayı mahkemeye taşımak zaman kaybı olur. | Open Subtitles | لو لم يكن لديك اى دليل لتعرضه علىّ, فستكون المحاكمة مضيعة للوقت |
Bu bir vakit kaybı. Bu aygıtlardan da elimizde fazla yok zaten. | Open Subtitles | ، يالها من مضيعة للوقت . لا يمكننا حقيقة تحمل هذا الجهاز |
Şimdilik, benden daha güçlü bir şey çizmemi isteyene kadar. | Open Subtitles | للوقت الحالي ، حتى يحتاجني أن أرسم له قوى جديدة |
Ve senin için zor olan seçim ise, ...ya kızınla beraber olmadığın zamana kızacaksın ya da onunla beraber olduğun zamana müteşekkir olacaksın. | Open Subtitles | و الخيار الأصعب لك هو هل تكون غاضبا و حزينا للوقت الذي لم تقضه معها أم ممتنا و شاكرا للوقت الذي قضيته معها |
Hem zaman kaybını önlüyor, hem de her düşüncemi kaydedebiliyorum. | Open Subtitles | إنه ليس مجرد موفرٍ للوقت, بل يمكنني تسجيل كل أفكاري |
Orada oturup saçmalıklarını dinlerken bunun zaman kaybı olduğunu düşünüyordum. | Open Subtitles | أني أجلس هناك وأستمع للترهات معتقدٌ أن الأمر مضيَعةٌ للوقت |
TARDIS'im var. Son zaman Lordu olarak eski hayatıma dönerim. | Open Subtitles | أنا لدي تارديس ونفس الحياة القديمة أنا آخر حاكم للوقت |
Bunu biraz ağırdan alabilirim. Bir zaman aralığı var mı? | Open Subtitles | سوف اجعل الموضوع يطول بنا هل هناك اطار للوقت ؟ |
Hepimizin büyük bir zaman kaybı olduğunu kabul ettiğimiz okul dışında. | Open Subtitles | عدا المدرسة والتي أعتقد أن كلنا نتفق أنها مضيعة كبيرة للوقت |
Evet, burada. Bu konuda bana biraz zaman tanı. O kadar basit değil. | Open Subtitles | أجل ، أحتاج للوقت حتى اصلح ما فعله ولا تنسي الامر ليس سهلا |
Müthiş bir zaman kaybı olduğu için grafikçilerle görüşmeyi deneyeceğim. | Open Subtitles | إن هذا تضييعٌ هائل للوقت, لذلك سأقوم بمقابلة مسئولي الرسومات. |
Güzel, o zaman bunların tümü sadece koca bir zaman kaybı. | Open Subtitles | جيد ، إذاً هذا كله مضيعة ضخمة للوقت بشكل لا يصدّق. |
Dokunulmazlığımı alana kadar söylediğin veya yaptığın her şey zaman kaybı olacak. | Open Subtitles | أيّ شيء تقوله وتفعله بين الآن وحصولي على الحصانة سيكون مضيعة للوقت. |
"Bunun inanılmaz bir vakit kaybı olduğunu hiç düşünüyor musun?" | Open Subtitles | هل تبادر الي ذهنك ان هذه الاسئلة مجرد مضيعة للوقت |
Bana daha çok bazı zengin gezegenliler uğruna vakit kaybı gibi göründü. | Open Subtitles | أتعلم ، بالنسبة لي يبدو الأمر وكأنه إهدار للوقت بالنسبة لهؤلاء الأغنياء |
Merhaba, medya ile ilgileneceğim. Turistlerin paniğe kapılmasını istemiyoruz. Şimdilik bu bir kaza. | Open Subtitles | سأتولى أمر الصحافة، فنحن لا نرغب بإخافة السياح للوقت الحاضر، لقد كان حادثاً. |
Buna ultrasonla bakıldığında uyluk atardamarının Şimdilik zarar görmediği görüldü. | Open Subtitles | الموجات الصوتية لهذه تظهر أن الشريان الفخذي سليم، للوقت الحالي. |
Benim akademisyen olduğum zamana gidiyor aslında. | TED | حسنا، يعود هذا للوقت الذي كنت فيه أستاذةً. |
Geleneksel olarak zamanı, düz geçmişten geleceğe akan bir nehir gibi düşünürüz. | Open Subtitles | النظرة التقليدية للوقت هى خطية مثل نهر يصل بين الماضي و المستقبل |
Şu an resmi olmayan bir şekilde ama sonrasında yazılı ifademle, zaman yeterse. | Open Subtitles | مؤقتاً للآن ، وبرخصة ورقيّة ، تمديد للوقت |
- Ben değildi. Saate bak. | Open Subtitles | ـ أخطأت لم يكن بن ، أنظروا للوقت |
Koç Gary Gaines ve Permian ekibi... artık süre için endişelenmeli. | Open Subtitles | يجب أن ينتبهوا للوقت كلا الفريق والمدرب جاينز يجب التوقف الآن |
Tamam, seni buraya gelmeden önceki zamanın biraz öncesine göndereceğim. | Open Subtitles | حسناً، سوف أرسلك للوقت الذي يسبق لحظة مغادرتك زمانك بالضبط |
İnsanlar olarak, yerlerlin haritalarını yaparız, belki de hiç gitmediğimiz yerlerin. Bu biraz zamanı boşa harcamakmış gibi geliyor. | TED | الآن، كبشر، نرسم خرائط أماكن نادرا ما نذهب إليها. الذي يبدو شيئا ما مضيعة للوقت. |
Altın aramak ve başka bir altın madeni bulmak için vaktimi ve paramı boşa harcamayacağım. | Open Subtitles | أننى لن أذهب للتنقيب مرة آخرى مضيعة للوقت والمال فى محاولة إيجاد منجم ذهب آخر |
Eğer size zamanın bir ırkı olduğunu söyleseydim, hem de ABD'de anladığımız gibi geçici bir şekilde bir ırkı olduğunu, ne derdiniz? | TED | ماذا إن قلت لكم أن للوقت عِرق؟ عِرق بالمعنى المعاصر للكلمة كما نفهما في الولايات المتحدة الأمريكية. |