Bir hafta sonu baliga gitmek icin sozlestik ama asla gelmedi. | Open Subtitles | في نهاية الاسبوع عزمنا على الذهاب للصيد لكنه لم يأتِ أبداً |
Bir hafta sonu balığa gitmek için sözleştik ama asla gelmedi. | Open Subtitles | في نهاية الاسبوع عزمنا على الذهاب للصيد لكنه لم يأتِ أبداً |
Seni bir kere bile görmeye gelmedi. Bu nasıl hissettiriyor? | Open Subtitles | لم يأتِ لزيارتك ولو لمرة ما هو شعورك حيال ذلك؟ |
Ama yabancı biri o gün buraya gelmemiş. | Open Subtitles | لكن لم يأتِ أي غريب إلى المنزل في ذاك اليوم |
Dolayısıyla, balıklar bana gelmezse ben onlara gitmek zorunda kalacağım. | Open Subtitles | هذا يعني، إن لم يأتِ السمك لي سأضطرّ للذهاب إليه |
Yıllardır hiç rahip veya keşiş gelmedi. | Open Subtitles | لم يأتِ قساوسة و لا رهبان إلى هنا منذ سنوات |
Size eve yabancı gelmedi dedi değil mi? | Open Subtitles | قالت لك أنه لم يأتِ أي غريب للمنزل، أليس كذلك؟ |
Kurşun yediğim zaman ve hastanede vücudumun bütün deliklerinden tüpler ve borular çıkarken beni ziyarete hiç gelmedi. | Open Subtitles | لم يأتِ لزيارتي حين أصبت بتلك الرصاصة عندما كنت مستلقيًا في المستشفى والأنابيب تتدفق داخلة وخارجة من كل فتحة في جسدي |
Kimse gelmedi. Radyo buralarda bir yerde olmalı. | Open Subtitles | لم يأتِ أحد من المفترض أن يكون المذياع هنا |
Gary gelmedi. Şimdi de malzemecilerden biri geç kaldı. | Open Subtitles | جاري لم يأتِ والآن واحد من رجال المفرمة متأخر أيضاً |
G.tveren öğleden beri bekliyorum burada. Hiç kimsede gelmedi. | Open Subtitles | أيّها الحقير، أنا أنتظر هنا منذ الغداء لم يأتِ أحد إلى هنا |
Dinlence Sarayı Şirketi'nden önce buraya asla kimse gelmedi. | Open Subtitles | قبل أن تنتقل شركة قصر الترفيه لم يأتِ أحد إلى هنا أبدا |
Ortama uyum sağladım. Ama çağrı gelmedi. Hiç gelmedi. | Open Subtitles | اندمجت مع الآخرين و لكن النداء لم يأتِ، لم يأتِ أبداً |
Arkadaşım daha gelmedi. Size güven olmaz. | Open Subtitles | لم يأتِ صديقي بعد ، لا يمكن الإعتماد عليك |
Yani ona olduysa kalanlarımıza olmayacağını kim garanti edebilir? - Ayrıca sizinkiler niye hâlâ gelmedi? | Open Subtitles | إن حدث لها، فمَن يؤكّد أنّه لن يحدث لبقيّتنا، و لماذا لم يأتِ أحد؟ |
Galeri zemininde bulduğumuz tüm kan domuzla yapılan gösteriden gelmemiş. | Open Subtitles | إتضح أنّ كلّ الدم على أرضيّة المعرض لم يأتِ من الأداء مع الخنازير |
Bu stajyerlik pozisyonu için yedi kişiyle görüşme yaptım ve hiçbiri hazırlıklı gelmemiş. | Open Subtitles | قابلتُ حوالي سبعة أشخاص لهذا المركز، و لم يأتِ أحدٌ جاهزاً. |
Ancak ikinci sürü gelmezse bu aç avcılar geldikleri burna doğru uzun bir yolculuğa çıkacak. | Open Subtitles | ،لكن لو لم يأتِ السمك فسيواجه هؤلاء المفترسون رحلة طويلة للعودة إلى جنوب أفريقيا |
Yakında buraya gelmezse gerçek bir tıbbi aciliyeti çıkacak onun. | Open Subtitles | سيكون بحالة طبية طارئة إن لم يأتِ هنا قريباً |
72 saattir işe gelmeyen bütün şoförleri bulun. | Open Subtitles | كل سائق لم يأتِ للعمل في آخر 72 ساعة. |
Sanırım o adam beni görmeye hiç gelmeseydi olması gerektiği gibi ölecektim. | Open Subtitles | فكّرت أنّه لو لم يأتِ ذلك الرّجل لزيارتي أبداً، |
Madem benimle görüşmeye can atıyor, niçin kendisi burada değil? | Open Subtitles | وعلى وجه السرعة، الإجتماع بك إذا كان متحمساً للحديث معي فلمَ لم يأتِ إلى هنا بنفسه؟ |