Kök hücre tedavisi bile hiçbir şeyi kanıtlayamadı. | Open Subtitles | حتى أن بحث الخلايا الجذعية لم يثبت أى شئ |
Gerek kalmadı. Savcılık savını kanıtlayamadı. | Open Subtitles | لم أحتج لذلك المدعي العام لم يثبت أحقية دعواه |
İddia makamı hiçbir şeyi kanıtlayamadı, efendim. | Open Subtitles | الادعاء لم يثبت اي شئ يا حضرة القاضي |
CIA'nin sabotaj yaptığından şüphelenilse de asla kanıtlanamadı. | Open Subtitles | أُشتبه في كونها عملية استخباراتية أمريكية تخريبية ولكن ذلك لم يثبت |
Hiçbir zaman kanıtlanamadı, ve kanıtı olmayan şeyler gerçek değildir. Ve, biliyorsun bu utanç verici. | Open Subtitles | لم يثبت ذلك، وبدون دليل فكأنه لم يحدث أبداً |
Hiçbir zaman kanıtlanamadı, ve kanıtı olmayan şeyler gerçek değildir. | Open Subtitles | لم يثبت ذلك، وبدون دليل فكأنه لم يحدث أبداً |
Hiç kanıtlayamadı değil mi? | Open Subtitles | لكنّه لم يثبت ذلك أبداً، صحيح؟ |
(Gülüşmeler) "Jonah Lehrer, utanç duyma yeteneği olduğunu kanıtlayamadı." | TED | (ضحك) وأيضا " لم يثبت لنا جونا ليرر أنه يشعر بالعار." |
Kimse bunu kanıtlayamadı. | Open Subtitles | لم يثبت أحد هذا الأمر |
Sayın Yargıç, Bay Higgs hâlâ müvekkilimin Bitcoini icat ettiğini kanıtlayamadı. | Open Subtitles | حضرة القاضي, السيد (هيغز) لا يزال لم يثبت أن موكلي إخترع (بيتكوين) |
Harry, kimse yaptığımın kötü bir şey olduğunu kanıtlayamadı. | Open Subtitles | (هارى) لم يثبت أحد أن ما أفعله أمر سيىء |