Öldükten sonra da ne sana ne de ablana yaklasmami istemedi. | Open Subtitles | و بعد أن رحلت لم يرغب بوجودي قربك أو قرب أختك |
Orada neler olup bittiğini bir kişi bile görmek istemedi. | Open Subtitles | لم يرغب أحد أبدًا أن يرى ما يجري بالأسفل هناك |
Ve aslına bakarsan haklı olup olmadığını görmek için burada olmak bile istemedi. | Open Subtitles | أتعلم أنه لم يرغب حتى أن يكون هنا ليعرف ما إذا كان محقاً؟ |
Novak'ın adını değiştirdiğini farz ediyorum çünkü abisiyle tanınmak istemiyordu. | Open Subtitles | أفترض نوفاك غير اسمه لأنه لم يرغب في يشارك شقيقه. |
Tyra büyük ihtimalle Gibbs'in onun görmesini istemediği bir şey gördüğü için öldürüldü. | Open Subtitles | لقد أطلق الرصاص على، تايرا لأنها رأت أمر ما لم يرغب بأن تراه |
Hamile kalmak için, bu tek şansımdı, Fakat, istemediğini bildiğim için, | Open Subtitles | كانت تلك فرصتي الوحيدة لأحمل ولكن لأنني علمت بأنه لم يرغب بذلك |
Bilmiyorum. Babam odaya girmeme bile izin vermedi. | Open Subtitles | لا أعلم أبى لم يرغب حتى في بقائي بالغرفة |
Gerçek: Büyükbabam evi terk etmek istemedi, böylece bir savaş alanında öldü. | TED | حقيقة: لم يرغب جدي في مغادرة المنزل، لذا فقد توفيّ في مناطق الحرب. |
Bu, Mirko'yla konuşan ben. Mirko resimde olmak istemedi. | TED | هذه هي صورتي أثناء حديثي مع ميركو، ولكنّه لم يرغب أن يظهر في الصورة. |
Hiçbir arkadaşının tutuklanmasını istemedi bu yüzden herkese bu sahte 'gönüllü kartı'nı verdi. | TED | لم يرغب لأي من أصدقائه بأن يقبض عليهم ويحجزون لذا زود كل واحد منهم ببطاقة التطوع الزائفة هذه |
Daha güvende olurdu. Ama o, mücadelenin dışında olmak istemedi. | Open Subtitles | سيكون أكثر أمانا هناك لكنه لم يرغب أن يكون بعيدا عن مجرى الأحداث |
Hiç bir zaman senin gösteride olmanı istemedi. Seni dışarıda bırakmak için her yolu deneyeceğine yemin etti. | Open Subtitles | هو لم يرغب في وجودك بالاستعراض لقد أقسم بأنه سيطردك حالما أمكنه ذلك |
Yemeğe kalmak istemedi, eve dönmek istedi. | Open Subtitles | لم يرغب حتى بتناول العشاء أراد أن يعود بسرعة الى وطنه |
Bu yüzden popülerliğini yitirdi. Kimse başlangıca geri dönmek istemiyordu. | TED | و ذلك قلل من شعبيته . لم يرغب الناس في العودة الى نقطة البداية |
Muhtemelen o sözleri duymak istemiyordu. | Open Subtitles | من المحتمل أنه لم يرغب في سماع تلك الكلمات |
Maggie onu dolduruyordu, o da benimle olmak istemiyordu. | Open Subtitles | ماجي كانت تحاصره لذا لم يرغب في التقرب مني. |
Burada olan şu, ortadaki amaçsız seçenek kimse onu istemediği için amaçsızdı. | TED | الذي كان يجري كان أن الخيار الذي كان بلا فائدة، في الوسط، كان بلا فائدة بالطريقة التي لم يرغب به أحد. |
Geleneksel tarzda çalmayı kabul etmek istemediği için hiç iş bulamıyormuş. | Open Subtitles | لم يعثر على وظيفة لأنه لم يرغب بذلك , لم يكن يرغب بالتكيّـف مع النمط التقليدي للعزف |
O ana kadar hiç kimseyle paylaştıkları yatak odalarında sevişmek istemediğini söyledi. | Open Subtitles | أخبر كريستينا أنه لم يرغب أن يمارس الحب مع أي امرأة أخرى في غرفة نومهما، حتى الآن |
Göt herif ilk başta izin vermedi. | Open Subtitles | الوغد لم يرغب فى إعصائى عطلة نهاية ألآسبوع فى البداية |
Acelesi varmış, ama orada ne varsa görmemizi istememiş. | Open Subtitles | ربما كان على عجلة للمغادرة لكن مهما كان موجوداً على الحاسب , لم يرغب أن نراه |
Kimse sevmezdi onu. Kimse izinden gitmek istemezdi. Bizi kazanamayacağımız iki savaşa soktu. | Open Subtitles | لم يحبه أحد، لم يرغب أحد بإتباعه قادنا إلى حربين لم نفوز بهم |
Eğer o insan yapmak istemezse, siz daha ne yapacaksınız? | TED | إن لم يرغب هذا الشخص بتنفيذها، ماذا عليك أن تفعل؟ |
Ve şu sonuca ulaştık, bu sahne anı hafızaya ekildiği zaman, insanlar bir piknikte kendilerine sunulduğunda bu yiyecekleri yemek istemediler. | TED | ووجدنا أنه بمجرد أننا زرعت هذه الذاكرة الزائفة، لم يرغب الناس في تناول تلك الأطعمة بذلك القدر في نزهة في الهواء الطلق. |