Oradan asla çıkamayacağımı düşünüyordum. | Open Subtitles | لقد ظننت أنني لن أخرج من هنا أبداً |
- Efendim, buradan çıkamayacağımı biliyorsunuz, değil mi? | Open Subtitles | سيدى , أنت تعلم أننى لن أخرج من هنا ... أليس كذلك؟ |
O kafesten asla çıkamayacağımı sanmıştım. | Open Subtitles | اعتقدت أنني لن أخرج من هذا القفص أبدًا. |
Ölene kadar buradan çıkamayacağım. Bunun farkındayım. Düşmanımı da yanımda götürmek istiyorum. | Open Subtitles | لن أخرج من هذا السجن حيّاً أبداً، وأنا موقن بذلك، أريد أن أسقط عدوّي معي |
İlerlemek demişken, ben de işe dönsem iyi olur yoksa sabaha kadar buradan çıkamayacağım. | Open Subtitles | وبالحديث عن الأهداف , لدي عمل لأقوم به وإلا لن أخرج من هنا الليلة |
Mesela, "Bu şehirden hiçbir zaman kurtulamayacağım. " | Open Subtitles | مثل أننى لن أخرج من هنا أبدا |
Hiç bir zaman kurtulamayacağım. | Open Subtitles | لن أخرج من هناك أبداً |
O kafesten asla çıkamayacağımı sanmıştım. | Open Subtitles | اعتقدت أنني لن أخرج من هذا القفص أبدًا. |
Buradan asla canlı çıkamayacağımı biliyorum. | Open Subtitles | أعلم أنني لن أخرج من هنا حياً |
Buradan çıkamayacağımı mı sanıyorsun? | Open Subtitles | أتحسبني لن أخرج من هنا؟ |
Buradan çıkamayacağımı mı sanıyorsun? | Open Subtitles | {\pos(190,220)} "أتحسبني لن أخرج من هنا؟ |
Buradan asla sağ çıkamayacağım değil mi? | Open Subtitles | لن أخرج من هنا ... على قيد الحياة أليس كذلك؟ |
Sen ve bu fermuar oldukça buradan çıkamayacağım. | Open Subtitles | بينك والسّحاب، لن أخرج من هنا قطّ. |
Ya da buradan asla çıkamayacağım. | Open Subtitles | وإلا لن أخرج من هنا أبداً |