Yapamazsın. Güzeller güzeli gelinine Bunu yapamazsın. Beni seviyorsun. | Open Subtitles | لن تفعل ذلك, لا تستطيع عملها ليس على فتاتك الجميلة أنت تحبني جيد, هكذا, ضعهُ أرضاً الآن, علينا أن نذهب |
Bunu yapamazsın. Yani, seninle gelmiyorum. | Open Subtitles | لن تفعل ذلك, اقصد لن يذهبوا معك |
- Bilmiyorsan, söylesem de ne değişecek. - Bunu yapmayacağını mı söylüyorsun? | Open Subtitles | إن كنت لا تعرف , فلا فائدة من أخبارك أتعنى أنك لن تفعل ذلك ؟ |
Sahnedeki bir an için "Hayır, Monroe bunu yapmaz" demişti. | Open Subtitles | و خلال المشهد، كانت تقول " مونرو لن تفعل ذلك"ـ |
- Ona bakmanı istiyor konuşmanı istiyor, ancak bunu yapmayacaksın. | Open Subtitles | يريدك أن تنظر إليه وتتحدث إليه ولكنك لن تفعل ذلك |
Bu hiç mantıklı değil. Sen olsan öyle yapmazdın. Jane de öyle yapmayacak gibi görünüyor. | Open Subtitles | ـ ماكنت أنت نفسك لتتصرفى هكذا ـ يبدو أن جين لن تفعل ذلك |
Cevabı bilmiyor olsaydın Bunu yapmazdın. Uh-uh. | Open Subtitles | لن تفعل ذلك إلا إذا كنتَ تعرف مسبقاً |
Hayır, kesinlikle böyle bir şey yapmayacaksın, olmaz. | Open Subtitles | " بطباشير " جامبو - لا , لا , أنت لن تفعل ذلك - |
Bunu asla yapmayacağına dair söz vermişti bana. | Open Subtitles | وعدتني انها لن تفعل ذلك |
Bunu yapamazsın. Seni pişman ederim. | Open Subtitles | أنت لن تفعل ذلك و الا أطلقت النار عليك |
Bunu yapamazsın Tom! | Open Subtitles | انت لن تفعل ذلك توم |
Elimdeki 1 milyon dolar Bunu yapmayacağını söylüyor. | Open Subtitles | لديّ مليون دولار تقول أنك لن تفعل ذلك |
İkimiz de Bunu yapmayacağını biliyoruz. Biz hırsızız, hayvan değil. | Open Subtitles | {\fnArabic Typesetting}،كلانا يعلم أنك لن تفعل ذلك .إنّنا لصوص، لا همج |
Ancak ikimizde Bunu yapmayacağını biliyoruz. | Open Subtitles | لكن كلانا يعرف أنّك لن تفعل ذلك. |
- Belki onları görmeye gitmiştir. - Benimle konuşmadan gitmez. bunu yapmaz. | Open Subtitles | ربما ذهبت لرؤيتهم - ليس بدون أنّ تخبرني, لن تفعل ذلك - |
Bu yılın sonuna kadar yoksulların tedavisine 1 milyon dolardan fazla katkı sağlamış olacağız. İlk dört ayda bu rakam 340.000 dolardı, bir ay için ortalama 85.000 dolar. Devlet bunu yapmaz, çünkü birbiriyle yarışan başka ihtiyaçları var. | TED | بنهاية هذا العام، سنكون قد قدمنا ما يزيد عن المليون دولار في رعاية المعوزين. في الأشهر الأربعة الأولى كان ٣٤٠،٠٠٠ دولار بمتوسط ٨٥،٠٠٠ دولار شهريا. الحكومة لن تفعل ذلك ، لأن لديهم احتياجات متنافسة |
bunu yapmayacaksın. Çünkü yaparsan, hayatını hapiste geçirirsin. | Open Subtitles | لن تفعل ذلك لأنك اذا فعلت ذلك سوف تسجن مدى الحياة |
bunu yapmayacaksın. Denetime el koyuyorum. | Open Subtitles | في الحقيقة، أنت لن تفعل ذلك أنا المسؤول عن الفريق الآن |
Anastasia tekrar yapmayacak. | Open Subtitles | أناستازيا لن تفعل ذلك مرّة أخرى |
Başka türlü Bunu yapmazdın. | Open Subtitles | على كلٍ لن تفعل ذلك . |
Ha siktir oradan. Öyle bir şey yapmayacaksın. | Open Subtitles | مستحيل، لن تفعل ذلك |
Bunu asla yapmayacağına dair söz vermişti bana. | Open Subtitles | لقد وعدتني أنها لن تفعل ذلك |