Babanın kendisiyle konuşmayı bırakan eski kız arkadaşı için değil. | Open Subtitles | ليس لأجل صديقك الاب التى لا تتحدث إليه على الأطلاق |
Şu yüzden bu hikâyeyi seviyorum, mutlu sonu için değil ama birisinin dikkatli bir şekilde doğru hedefi seçip her yıl ona bağlı kalmasını anlatıyor. | TED | وسبب حبي لهذه القصة ليس لأجل النهاية السعيدة، لكنها تظهر شخصًا اختار الهدف الصحيح بعناية، ثم التصق به عامًا بعد عام. |
Mickey için duyduğun suçluluktan değil. İnsanlar için, ünvan için değil, para veya benim için de değil - kendin için. | Open Subtitles | ليس لأجل الناس أو أبننا أو انا فقط لأجلك أنت |
Sabahları yıkandığımda bunu yaşamdan zevk almak için yapıyorum, film çekmek için değil. | Open Subtitles | وعندما أغتسل سأغتسل من أجل الإستمتاع في الحياة ليس لأجل صناعة الأفلام |
Müzikleri için değil ama tarihi binaları korumak için gösterdikleri bitmez tükenmez çaba için. | Open Subtitles | نعم ، ليس لأجل أغانيهم ، بل لأفعالهم الجاهدة بالمحافظة على المباني التاريخية |
Bu robot için değil robotu yöneten kişi için. | Open Subtitles | ليس لأجل الآليين. إنّها لأجل الرجل الذي يتحكم بالآلي. |
Çünkü ben iş için giyiniyorum, aptal şeyler anlatmak için değil. | Open Subtitles | لأني أفعل هذا من أجل العمل ليس لأجل التحدث عن أشياء غبية |
Ona öğrettiklerimi yalnızca korunmak için değil, kötülük için de kullanıyor. | Open Subtitles | إنه يستغل ما علمته، ليس لأجل حمايته الخاص. لكن للشر. |
Orta derecedeki dalmalar için yapıldı, derin deniz araştırmaları için değil. | Open Subtitles | لقد قمت بإنشاء غواصة اعماق ليس لأجل إستكشاف الأعماق فقط |
Sadece sakinleştirici bir ses tonuyla konuşuyorum. Senin menfaatin için değil. | Open Subtitles | أتحدّث بصوتٍ هادىء ليس إلا ليس لأجل منفعتكَ |
Oyun açılış alkışlarını ve havalı korna almak için değil sadece. | Open Subtitles | وهذا ليس لأجل التصفيق وزمارة بدأ المباراة |
Durmaksızın benimle alay etsen de, bu kendini üstün gördüğün için değil. | Open Subtitles | انت تسخر بشكل غير متوقف لكن ذلك ليس لأجل تعظيم الذات |
Evet ama gecenin bir yarsı girip prezervatiflerini çalmak için değil. | Open Subtitles | - أعلم, لكن ليس لأجل التسلل في منتصف الليل وسرقة الواقيات. |
Huzurevi sakinleri için değil tabii, çalışanlar için. | Open Subtitles | ليس لأجل النزلاء بل لأجل الموظفيين والعاملين |
Bu kadınları seks için değil, daha iyi bir şey için kaçırdı. | Open Subtitles | لذلك اختطف أولئك النسوة ليس لأجل الجنس لكن لأمر أفضل |
İnsanlar matematik aşkı yüzünden bu sorularla ilgileniyor, yeni bir uygulama bulmak için değil. | Open Subtitles | يحتاج الناس إلى حلها ليس لأجل التطبيق بل حباً بالرياضيات |
Richie veya senin için değil, bu Dünya'da bana kalan son iki kişi için. | Open Subtitles | ليس لأجل، ليس لأجل ثرواتك بل للإثنان الذين بقيا لي في هذا العالم |
Para veya unvan için değil. Adaletin yerini bulması için. | Open Subtitles | ليس لأجل المال أو اللقب، ولكن لأجل العدالة |
Geri adım atmayacağız. 210.000 dolar için olmaz. | Open Subtitles | لن نذهب بعيداً ليس لأجل 210ألفاً |
Ben dört yıl bale dersi aldım Kate, bunun için değildi! | Open Subtitles | أخذت أربع سنين في دروس الباليه كيت)، ليس لأجل هذا) |
Para için olmadığı belli çünkü ödeme almayacaksın, en azından fazla değildir. | Open Subtitles | أعني، إنّه ليس لأجل المال لأنّه لن يُدفع لكِ أنا متأكّد، على الأقل ليس كثيرًا |