Onun kaybedeceği bir şey yok, seninse kazanmak için bir şeyin yok. | Open Subtitles | ليس لديها شيء لتخسره وأنتِ ليس لديكِ شيء لتربحيه |
Beni takip etmekten başka yapacak daha iyi bir şeyin yok mu? | Open Subtitles | ليس لديكِ شيء أفضل لتفعليه بدلاً من ملاحقتي ؟ |
- Daha önce görmediğim bir şeyin yok. - Sen öyle san. | Open Subtitles | ليس لديكِ شيء لتخفيه عني - ذلك ماتعتقدينه - |
Beni bırakırsan, kimse seni yanına almaz! | Open Subtitles | لو تركتني لا أحد سيريدك ليس لديكِ شيء |
İtiraf edeceğin, söyleyeceğin bir şey yok mu? | Open Subtitles | ليس لديكِ شيء تعترفي به، لا شيء لتقوليه؟ |
Filmde satılabilecek bir şey yok elinde. | Open Subtitles | ماذا سيساعد في بيع الفيلم؟ ليس لديكِ شيء يساعد في بيع الفيلم |
Yani bize anlatacak bir şeyin yok? | Open Subtitles | إذاً ليس لديكِ شيء تخبرينا به؟ |
Pozitifim ödeşecek bir şeyin yok. | Open Subtitles | أنا إيجابية ليس لديكِ شيء فائض. |
Hala söyleyecek bir şeyin yok mu yani? | Open Subtitles | هل ما زلتِ ليس لديكِ شيء لتقوليه؟ |
"Hiç bir şeyim yok". Onlar da dedi ki: "Oh, hiç bir şeyin yok demek" | Open Subtitles | "ليس لدي شيء" أجابوني: "ليس لديكِ شيء!" |
Kaybedecek bir şeyin yok. | Open Subtitles | ليس لديكِ شيء تفقديه. |
Şikayet edecek bir şeyin yok. | Open Subtitles | ليس لديكِ شيء لتتدمري بشأنه. |
Ancak senin ödeşecek bir şeyin yok. | Open Subtitles | لكن ليس لديكِ شيء فائض. |
Kaybedecek bir şeyin yok. | Open Subtitles | ليس لديكِ شيء لتخسرينه |
Beni bırakırsan, kimse seni yanına almaz! | Open Subtitles | لو تركتني لا أحد سيريدك ليس لديكِ شيء |
Gerçekten bana söylemek istediğin bir şey yok mu? | Open Subtitles | هل حقاً ليس لديكِ شيء تقولينه لي؟ |
Pazarlık edebileceğin bir şey yok elinde. | Open Subtitles | ليس لديكِ شيء لتتفاوضين عليه |