Beni affetmesi için bir sebep yok hem de hiç yok | Open Subtitles | ليس هناك سبب يجبرها ان تغفر لي. اي سبب على الاطلاق. |
Başkası gibi davranmak için bir sebep yok, John Sheppard. | Open Subtitles | ليس هناك سبب لأن نكون على خلاف يا جون شيبرد |
İkinci bir ameliyata ve tekrar anestezi verilmesine gerek yok. | Open Subtitles | ليس هناك سبب يجعلنا نمرره بجراحة ثانيه او تخدير ثاني |
Doktor, insanları küçük görmenize gerek yok. | Open Subtitles | دكتور ليس هناك سبب لإرْهاق الناسِ الصِغارِ. |
Alan, oğlunun senin hatalarından ders almaması için bir neden yok. | Open Subtitles | الين ، ليس هناك سبب يمنع أبنك أن يتعلم من أخطائك |
Tıpta garanti bir şey olmadığını anlamalısınız... ama bir kalp sesi işittiğimiz sürece... bu bebeğin sağlıklı olmaması için hiçbir neden yok. | Open Subtitles | هل تفهم ذلك, ليس هناك ضمانات بالطب لكن نستطيع أن نتأكد بمكان نبض القلب ليس هناك سبب لنتأكد أنه سيكون بصحة جيده |
Çevreye dikket etmeyi kesmenin bir nedeni yok. | Open Subtitles | ليس هناك سبب لوقف رعاية بشأن البيئة |
Herhangi bir konuda lafı dolandırmak için artık bir sebebi yok. | Open Subtitles | ليس هناك سبب للمراوغة بشأن أيّ شيء بعد الآن |
Elele verirsek, buradan 20 dakikada çıkmamamız için hiçbir sebep yok. | Open Subtitles | ليس هناك سبب يجعلنا غير قادرين على الوصول إلى الوطن في 20 دقيقة |
- Bunu ciddiye almak için bir sebep yok, değil mi? | Open Subtitles | ليس هناك سبب يدفعنا لنأخذ هذا على محمل الجدية ، صحيح؟ |
Ama emin olana kadar Cate'e söylemeni gerektirecek bir sebep yok. | Open Subtitles | لكن ليس هناك سبب لي تقول أي شيء لكيت حتى نتأكد |
Çizgi ve grafik romanları, K-12 eğitiminden uzak tutmak için mantıklı bir sebep yok. | TED | ليس هناك سبب لجعل القصص والروايات المصورة خارج التعليم من الروضة للثانوية. |
O halde, burada olduğumu öğreneceklerini düşünmek için bir sebep yok. | Open Subtitles | إذن، ليس هناك سبب أبدا للإعتقاد بأنهما سيكتشفان أمري |
Bu sefer de işe yaramaması için bir sebep yok. | Open Subtitles | ليس هناك سبب يمنعني من أن أفعل هذا الآن. |
Paniğe kapıImana gerek yok. Sadece olasıIıkları gözden geçirmek için. | Open Subtitles | ليس هناك سبب للذعر أريد فقط إستبعاد بعض الأشياء |
Baba aslında, yolculuğu kısa kesmeye gerek yok. | Open Subtitles | أتعلم يا أبي، ليس هناك سبب لقطع سفريتنا القصيرة |
Ama seni gerçekten seviyorum. En saf duygularla. Süslü laflara gerek yok. | Open Subtitles | إن حبى لك صادق جداً ليس هناك سبب لأكذب له |
Yollarımız kesişiyor, ama tuhaf davramamız için bir neden yok. | Open Subtitles | أدرك أننا سنلتقي ولكن ليس هناك سبب لتكون الأمور محرجه |
Kimse yaşamamı istemiyorsa, yaşamam için bir neden yok demektir. | Open Subtitles | ليس هناك سبب لي للعَيْش إذا لم يكن هناك أحد يُريدُني أَنْ أَعِيشَ |
Bu gece ajan gibi davranmamamız için hiçbir neden yok. | Open Subtitles | ليس هناك سبب لانستطيع أنا وأنت أن نصبح جواسيس الليلة |
Hayır, özel bir nedeni yok. | Open Subtitles | لا ، ليس هناك سبب خاص |
Başka bir sebebi yok mu? | Open Subtitles | ليس هناك سبب آخر؟ |
Kelly'nin ameliyat öncesi veya sonrası tüm ailesinin yanında olduğu yuvasında yani burada olmaması için hiçbir sebep yok. | Open Subtitles | ليس هناك سبب أن قبل أو بعد الجراحة لا يكون في هذا المنزل يشعر بمنزله وحول عائلته |