Demek plandaki yerim için bana söyleyebileceğiniz hiç bir şey yok. | Open Subtitles | إذن، ليس هنالك شيء لتخبرني به عن دوري في الخطة ؟ |
Bunu yapıyor olmam gerektiğini biliyor olmaktan daha güçlü bir şey yok. Çünkü korkmuyorsun, hayatını yaşamaya devam ediyorsun | TED | ليس هنالك شيء أقوى من ذلك وهو أن تعرف بأنك قصدت هذا وذلك لأنك لم تعد خائفاً ، واستمرت حياتك |
Anlıyorum ancak bugün elimden gelen bir şey yok. | Open Subtitles | فهمت,لكن ليس هنالك شيء افعله لكم اليوم فهمت,لكن ليس هنالك شيء افعله لكم اليوم |
Mutlu değilseniz çok kötü. Yapabileceğiniz hiçbir şey yok. | TED | و إذا لم تكن فهذا سيء ، ليس هنالك شيء يمكنك فعله |
Dünyanın sonunda, hiçbir şey yok. | Open Subtitles | في نهاية الأرض ليس هنالك شيء على الإطلاق |
Brian, hayalet diye bir şey yoktur. | Open Subtitles | براين .. ليس هنالك شيء يسمى أشباح كل شيء فقط |
Korkulacak birşey yok. | Open Subtitles | حسناً إذن ليس هنالك شيء لتخافه |
Cheryl, orada bir şey yok. Ağaçlar insanlara saldırmaz. | Open Subtitles | شارون ، ليس هنالك شيء الأشجار لاتهاجم أحد |
Bak, odan sıcak olduğu üzgünüm ama benim yapabileceğim bir şey yok. | Open Subtitles | انظر, آسف بشأن حرارة غرفتك, لكن ليس هنالك شيء يمكنني فعله. |
Bu cesur ve kibar genç adama söylemek istediğin başka bir şey yok mu? | Open Subtitles | ليس هنالك شيء أخر تود أن تقوله لهذا الرجل النبيّل الشجاع ؟ |
Bana inanmak istemiyorsanız, bunun için yapabileceğim bir şey yok. | Open Subtitles | الاَن, إذا لم ترد أن تصدقني ليس هنالك شيء يمكنني فعله حول ذلك |
Yapabileceğimiz daha fazla bir şey yok. | Open Subtitles | أعطينا رأينا ليس هنالك شيء إضافي يمكننا فعله |
Çok canım sıkılıyor ama yapabileceğim bir şey yok. | Open Subtitles | أنا مستاءه، لكن ليس هنالك شيء يمكنني فعله |
Bak, yapabileceğimiz bir şey yok. Gidip bizimkilere anlatalım. | Open Subtitles | انظري، ليس هنالك شيء يمكننا فعله دعينا نذهب نخبر أبي و أمي |
Uçağı sen uçurmuyorsun ya. Yapabileceğin bir şey yok. | Open Subtitles | أنت لا تقود الطياره ليس هنالك شيء يمكنك فعله |
Tamam, endişe edilecek bir şey yok. | Open Subtitles | حسناً ، ليس هنالك شيء يجب أن تقلقي بشأنه |
Bu koridorda Noel'lik bir şey yok. | Open Subtitles | ليس هنالك شيء متعلق بعيد الميلاد حول هذا الرواق |
Bununla ilgili yapabileceğimiz hiçbir şey yok. | Open Subtitles | لذا ليس هنالك شيء نستطيع أن نعمله بشأن ذلك |
- Şimdi yine hiçbir şey yok. | Open Subtitles | من ثم هنالك شيء و الآن ليس هنالك شيء مرةً أخرى |
Ve-ve sağlıklı bir tutum olduğunu ya da sevilmekten daha iyi olduğunu söylemiyorum ama ilgi odağı fırsatını yakalamak için yapmayacağım hiç, ama hiçbir şey yok. | Open Subtitles | أنا لا أقول أن هذه عادة سليمة ولا أقول أن أفضل من أكون محبوبة ..لكن ليس هنالك شيء |
Minicik "siktir" diye bir şey yoktur. | Open Subtitles | ليس هنالك شيء يُضاهي المسبة الصغيرة و البريئة. |
Endişelenecek birşey yok. | Open Subtitles | ليس هنالك شيء تقلقي منه |