Aynı tasarım prensipleri ile atıldığımız bir sonraki projenin mekanı ise solar sistemdi. | TED | إعداد الاستكشاف التالى باستخدام نفس مبادئ التصميم كان النظام الشمسي. |
Küçük ama değeli bir fırsat: 10-20 yıl içerisinde şehirlerimizde sağlamlılık prensipleri tasarlama fırsatı. | TED | هي فرصة ضئيلة ولكنها ذهبية: خلال 10 إلى 20 عام القادمة، للبدء بتصميم مبادئ المرونة بمدننا. |
Yüzyıllar süren bilimsel araştırma sonucunda biz, yaşamın en temel prensiplerini kavrayışta önemli başarılar elde etmeye başladığımızı hissediyoruz. | TED | و نشعر أننا بَعد قرون من الأبحاث العلميّة، بدأنا نحرز تقدّمًا ملحوظًا في فهم أحد أكثر مبادئ الحياة أهمية. |
Yeni bir modele, ziraat prensiplerine dayalı bir modele kaymalıyız. | TED | علينا أن ننتقل إلى نموذج يستند أكثر على مبادئ الزراعة. |
Newton'ın Principia'sını basacak finansman sağlanmadan bilimsel devrim askıya alınmış demekti. | Open Subtitles | دون أي أموال للطبع مبادئ نيوتن والثورة العلمية تعلقت في الميزانية |
Tatlım, senin prensiplerin var, ve ben bunu çok takdir ediyorum. | Open Subtitles | عزيزتي. لديك مبادئ. و أنا معجبة جداً بذلك |
İşte hayatında sağlam prensipleri olan biri. | Open Subtitles | والآن إليك رجل لديم مبادئ التزام في حياته |
- Bitmek üzere. İnsanların standartları, prensipleri vardır, Stephen. | Open Subtitles | لقد انتهيت تقريبًا الناس لديها مبادئ يا ستيفن |
Yüksek prensipleri olan biri değilimdir, fakat biriyle el sıkıştığımda ve o da bunu yapacağını söylediğinde buna uymasını beklerim. | Open Subtitles | لست رجل مبادئ فريدة، لكن عندما يقوم الرجل بمصافحة العهد، و يقول أنّه سيقوم بشيء ما.. فأتوقّع منه أن يُكمل ما بدأ |
Ama ben prensipleri olan bir adamım. | Open Subtitles | لكن هناك مبدأ لهذه الأمور، وأنا رجل مبادئ. |
Gray'in yoldan çıktığı kesin ama prensipleri var. | Open Subtitles | أعني، الملتوية رمادي، بالتأكيد، ولكن كان لديه مبادئ. |
O dediğin Ten. Nen öğreniminin dört temel ilkesinden biri. | Open Subtitles | ذلك يُدعى التين، وهو أحد الأربعة مبادئ الرئيسيّة لتعلُّم النين. |
İnsanları alıp onları toprağa dönüştürecek hayvancılık mortalite kompostunun prensiplerine dayanan bir sistem tasarlıyordum. | TED | بدأت بتصميم نظام مرتكز على مبادئ التسميد بالماشية النافقة والذي يأخذ الكائنات البشرية ويحوّلها إلى تربة. |
Newton'un Principia'sı. Gerçekten güzel. | Open Subtitles | لقد كانت هذه هي مبادئ نيوتن و إنها لجميلة |
Bu, insan psikolojisini oluşturan felsefe, ideoloji ve prensiplerin tümüdür. | Open Subtitles | انها فلسفة، عقيدة، وكلّ مبادئ علم نفس الإنساني |
İlk görüşmemizden hatırladığım kadarıyla, sen prensipli ve idealist bir adamdın. | Open Subtitles | حسبما أذكر من لقائنا الأول أنت رجل مبادئ وحتى قدوات |
Hayır, Arşimet prensibini, sıvıların kaldırma gücünü bulan Yunanlı matematikçi. | Open Subtitles | لا , مثل عالم الرياضيات اليوناني الذي وضع مبادئ ارشميدس القوانين الفيزيائيه وفقا للاسطوره |
Bu işleri gençken istediğim gibi ayarlardım ve o zamanlar prensiplerim de yoktu. | Open Subtitles | كان يمكنني أن أثيرها ولا أثيرها عندما كنت شابا وعندها لم تكن لدي أية مبادئ |
Kullanım ilkeleri belirsiz hale geldiğinde herşey daha da karmaşıklaşıyor. | TED | إنها تصبح أكثر تعقيدا عندما تصبح مبادئ الاستخدام غامضة. |
Ama açıklık prensibi sıradan fiziksel detaylara dahi tesir ediyor. | TED | ولكن مبادئ الانفتاح تصب تماماً في التفاصيل المادية، المملة حقاً. |
Yabancı bir dilde akıcı konuşmayı başarmak istiyorsanız uygulamanız gereken üç ilke daha var. | TED | إذا أردت تحدث لغة أجنبية بطلاقة، فعليك بتطبيق 3 مبادئ أخرى: |
Ben ilkeli bir kuşum. | Open Subtitles | أنا طائر صاحب مبادئ |
İlkeler uğruna falan mı iflas edeceğiz? | Open Subtitles | هل نفقد قمصاننا من أجل مبادئ أو شئ من هذا القبيل؟ |
İşte o zaman topluca kabul edilen hukuki ilkelere bakıyorsun, doğru mu? | Open Subtitles | وعندما تذهب من المتفق عليه في مبادئ القانون هل هذا هل هذا صحيح؟ |