"متساوية من" - Traduction Arabe en Turc

    • eşit
        
    Ve her bölündüklerinde kendi içlerindeki kimyasalların eşit olmayan bir bölünmesi gerçekleşiyordu. TED وفي كل مرةٍ تنقسم فيها، تنفصل إلى أجزاء غير متساوية من المواد الكيميائية التي تكونت منها.
    Örneğin, eşit dağılan yoğunluğa sahip düz bir dikdörtgen objenin kütle merkezi, birbirlerinden eşit uzaklıklarda olan her iki köşegenin kesişim noktası olacaktır. TED فعلى سبيل المثال، مركز الكتلة لجسم مستطيل مسطح، ذو كثافة متجانسة سوف تكون عند تقاطع قطريه، وذلك عند مسافة متساوية من كل زاوية.
    Yani basitçe, eşit miktarda, trietanolamin ve fenil dimetikon kullanılarak yapılan, güncel bir uygulama. Open Subtitles إذاً بالأساس هو تطبيق موضعي يتكون من أقسام متساوية من ثلاثي ايثانول امين و فينيل ديميثيكون
    eşit olarak kendine acımakla ve kendini beğenmişlikle dolusun. Open Subtitles أنتَ مليء بنسب متساوية من كراهية الذات وحب الذات
    Big Bang eşit miktarda madde ve anti-madde üretti. Open Subtitles الانفجار الكبير أنتج كميات متساوية من المادة و المادة المضادة.
    Son iki alana eşit uzaklıkta. Open Subtitles انها على مسافة متساوية من مواقع الرمى الاخيرة
    Bunu yapmalarının tüm nedeni, alglerine eşit oranda Güneş ışığı sunmaktır. Open Subtitles السبب من انهم يفعلون ذلك هو لإعطاء كل طحالبهم جرعة متساوية من أشعة الشمس.
    eşit miktarda kokain, testosteron ve vücut sıvısıyla hırs dolu tımarhane gibiydi. Open Subtitles ده كان بيت مجانين عيد جشع مع حتت متساوية من الكوكايين، التيستوستيرون و افرازات الجسم
    Kendimize mahsus Amerika'mız, eşit derecede korku ve haz ile dolu yeni bir dünya. Open Subtitles أمريكا التي نعرفها عالم جديد مليء بأجزاء متساوية من الرعب والفرحة
    Vanilya ve çikolatayı eşit kullandım, bizim gibi. Open Subtitles سيكونوا اجزاء متساوية من الفانيلا والشوكولاته, مثلنا.
    1811'de birisi, aynı sıcaklık ve basınçta eşit hacimli gazların aynı sayıda parçacığa sahip olacağını akletmiş. TED حسنا، في سنة 1811، راودت أحدهم فكرة أنه إن كانت لديك أحجام متساوية من الغازات، في نفس درجة الحرارة والضغط، ستحتوي على عدد متساو من الجسيمات.
    Evrenin ortaya çıktığı anda, devasa miktarda bir enerji, kütleye dönüştü ve evrenimiz o başlangıç anında, eşit miktarda madde ile antimadde içeriyordu. TED ففي اللحظة التي تكوّن فيها الكون تحولت كميات كبيرة من الطاقة إلى مادة وقد احتوى الكون الأول على كميات متساوية من المادة والمادة المضادة.
    Jean Buridan, eşit mesafedeki iki saman balyasının arasına konulan aç bir eşeğin kararsızlıktan felç geçirip açlıktan öleceğini söyleyen felsefi bir tez ileri sürmüştür. Open Subtitles جون بوريدون) قدم فرضية فلسفية) تفيد بأن حمار جائع قد وُضع على مسافة متساوية من مكانان بهما كومات من القش فعاني من الشلل بسبب التردد وسيموت جوعًا

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus