Gemideki alan ve kaynaklar sınırlı olurdu. | TED | ستكون المساحة المتوفرة والموارد المتاحة محدودة للغاية. |
Uzayın gerçekliği, bir uydu üzerindeki bir bileşen arızalanırsa, tamir için sınırlı imkânların ve büyük maliyetlerin bulunmasıdır. | TED | الحقيقة في الفضاء أنه إذا أصيب جزء من القمر الصناعي بعطب ما فإن إمكانيات إصلاحه محدودة للغاية وبتكلفة باهظة. |
Söylemek istediğim şey duyularımızın sınırlı olduğu, herşeyi alamaz, herşeyi göremeyiz. | TED | و ما أود أن أخبركم إياه, أن حواسنا محدودة للغاية لا نستطيع إدراك كل شيء, لا نستطيع رؤية كل شيء. |
O zaman operasyonun kısıtlı bütçesi olduğunu biliyorsunuzdur. | Open Subtitles | تعرفون إذاً أنّني عملت في ظلّ ميزانية محدودة للغاية. |
Son derece kısıtlı bir konfor bölgesi var. | Open Subtitles | لديها منطقة راحة محدودة للغاية |
İnsanları doyurmak için sınırlı olanağımız var. | Open Subtitles | قدرتنا في إطعام الناس محدودة للغاية |
Şu anda oldukça sınırlı. | Open Subtitles | .في هذه اللحظة، إنها محدودة للغاية |
Bütçe-- Bütçemiz epey sınırlı. | Open Subtitles | ميزا---ميزانيتنا محدودة للغاية |
Seninle ilgili seçeneklerim... çok sınırlı Chris. | Open Subtitles | خياراتي معك محدودة للغاية يا (كريس). |
Seninle seçeneklerim çok sınırlı Chris. | Open Subtitles | خياراتي معك محدودة للغاية يا (كريس). |
Bütçemiz çok kısıtlı. | Open Subtitles | إن ميزانيتنا محدودة للغاية |